Bayram için memleketim Mersin'deyim. Tarsus'un sadece buraya has lezzetlerini hatta sadece evlerde yapılanları bile layıkıyla üretip satanları bir çatı altında toplayan Yeryüzü Pazarı'nı gezdim. Karakuş tatlısından kaynara, humustan kuşgözü lahmacununa en iyilerinin adreslerini yazdım.
Geçen hafta Mersin'e ailemi ziyarete gittiğimde uzunca zamandır merak ettiğim Yeryüzü Pazarı'nı görmek üzere Tarsus'a geçtim. Mis gibi narenciye kokularının arasındaki kısa bir yürüyüşün ardından tarihi Kubatpaşa Medresesi'nin önündeki alanda iki haftada bir pazar günleri kurulan pazara ulaştım. Girişteki dükkânının önünden geçerken babamın "Ah keşke bugün açık olsaydı da uğrasaydık" dediği meşhur Humusçu Orhan'ın tezgâhını görünce sevinip koşarak yanına gittik ilk iş.
Tarsus'ta humusu Suriye değil, Beyrut usulü yapıyorlar. Yani o pürüzsüz kıvamda değil de tokmakla dövüp daha taneli bırakıyorlar. Üzerine de içinde biber yaktıkları tereyağını gezdirip, kimyon ve sumak serpip az da maydanoz koyarak servis ediyorlar.
Az ötede ev yapımı kerebiç ve yine dışarıda asla bulamayacağınız, bizim oraların özel şerbeti, bol baharatlı kaynar satan dünya tatlısı Mine Soydan. Hemen yanlarında kendi lavanta çiftliğinin ürünleriyle gelen Çiğdem Ünal.
Haberin DevamıKARAKILÇIK UNUNDAN KARAKUŞ
Bizim bölgenin bayram tatlısı olarak da bilinen karakuş yapan teyzeyi görünce gözüm dönüyor. Tezgâha yanaşınca şaşırıyorum çünkü gerçekten de eski hatta en eski usulde yapıyor karakuşu Müjgan Ay. Hibrit buğdaylardan önce yörede kullanılan karakılçık unuyla hazırlıyor karakuşun hamurunu. Sonra incecik açıp içine bolca yerli ceviz konuyor, şeker paketi gibi iki uçtan sıkıp minik kulak bıraktıktan sonra bölgenin sarıulak zeytininin yağında kızartıp sonra da şerbetliyor. Net olarak söyleyebilirim ki şimdiye kadar yediğimin en iyisiydi. Ki zaten çeşitli yarışmalardan ödülü de varmış, gururla anlatıyor hasbihal ederken.
Ayşegül Doğan harnup yani keçiboynuzundan lokum yapıyor. Raziye Uysal kendi yetiştirdiği kuşkonmazları satıyor. Namrun Yaylası'nda çiftçilik yapan Hülya Hanım mayalı denen karakılçık unlu çöreği yapıp yanında zeytinyağıyla veriyor. Tüm bunlar olurken şehrin son sepet ustası Sepetçi Mustafa bir kenarda sepetlerini örmeye devam ediyor.
Haberin DevamıPazardaki tek bal tezgâhına yanaşıyorum. Hemen bal ikram ediyor Habib Kaya yurtdışında Balmut markasıyla aldıkları ödülden gururla bahsederek. "Geven ağırlıklıdır bizim ballarımız. Buraların endemik geven çeşidi diğer yöredekilerden farklıdır" diyerek de anlatıyor bir yandan. Yan tezgâhtan yayla bandırması uzatıyor Muttalip Eker tatmam için. Cevizli sucuğun buralardaki adı böyle. Şeker ilavesiz farklı meyvelerle hazırladığı pestiller de tezgâhtan göz kırpıyor. Burada satışa başladıktan sonra Dudu adında kendi markasını da kurmuş üstelik.
HİKÂYELERİNİ DİNLEYİN!
Yeryüzü Pazarı (Earth Market) Slow Food hareketinin bir parçası olarak dünyada hızla yayılan; üreticinin tüketiciyle doğrudan buluştuğu, endüstriyel tarımdan uzak, küçük üreticilerin alın teriyle yetiştirdiği ürünlerin satıldığı pazar alanlarına verilen ad. Satış yapacak olanlar ince elenip sık dokunup çeşitli gözlem ve kontrollerden sonra kabul ediliyor. Yerel ve sürdürülebilir üretim yapan üreticiler bir yandan da o coğrafyanın en özel malzemelerinin ve yemeklerinin gün yüzüne çıkıp korunmasına da vesile oluyor.
Haberin DevamıBu pazarlarda alışveriş yapmak demek sadece iyi ürün almak demek değil. Buraya giden herkes, o ürünün nasıl üretildiğini, hikâyesini, toprağın nasıl işlendiğini, çiftçinin emeğini bizzat dinleyebiliyor. Bu da tüketiciyi sadece bir 'alıcı' olmaktan çıkarıp bilinçli bir 'katılımcı' haline getiriyor. Ve aslında dinleme zamanının çoktan geldiğini idrak ettiriyor. Ürünün ve üreticinin hikâyesini dinleme zamanının...