Adeta kültürel bir meydan okuma

Okay İnak, Los Angeles'ta açtığı 16 kişilik dükkânında tam anlamıyla bir başarı hikâyesi yazmış. Dokuz ayda şehri fetheden Sora Craft Kitchen'da yer bulmak epeyce zor. İnak sadece teknik sergilemiyor, büyük bir özgüven ve sorumlulukla hareket ediyor. Ve mutfaktan servise tüm bunları tek başına yapıyor.

Mutfakta o, serviste o ve bulaşıkta da evet o. Okay İnak, Los Angeles'ta her şeyiyle sadece kendisinin ilgilendiği restoranında çok kısa sürede müdavim kitlesini oluşturma başarısını göstermiş. Okay, Sora Craft Kitchen'da işin kolayına kaçıp daha jenerik yemeklerle genele hitap edebilirdi. Ama o bunu yapmamış. Amerika gibi dev bir gastronomi arenasında, binlerce mutfağın ses verdiği bir kalabalığın içinde Türk mutfağını temsil etmeye kalkışmak bence yalnızca bir mesleki tercih değil, adeta bir kültürel meydan okuma. Çünkü burada söz konusu olan sadece lezzet yarışı değil görünürlük, algı, önyargı ve beklentilerle mücadele. Ve Türk mutfağı, ne yazık ki hâlâ çoğu uluslararası sofrada hakkıyla temsil edilmeyen, derinliğiyle değil klişeleriyle anılan bir mutfak. İşte bu yüzden, uzak diyarlarda içliköfteyi tasarım bir tabakta, en rafine haliyle sunmak ya da tarhanayı yaratıcı bir eşleşmeyle yorumlamak, sadece teknik ustalık değil, aynı zamanda büyük bir özgüven ve sorumluluk ister.

Haberin Devamı

Pandemide tır şoförlüğü yaptı

Los Angeles gibi gastronomik anlamda rekabetin son derece yüksek olduğu bir şehirde kendi mekânını açabilmek için yalnızca hayal kurmak yetmez; o hayali taşıyabilecek sağlam bir omurga gerekir. Okay Şef'in geçmişinde olan ve Eleven Madison Park ve Per Se gibi Amerika'nın en iyi restoranlarında edindiği çetin mutfak disiplini özgüveninin ardında yatan en haklı sebepler. Henüz yolun başında, çıraklıkla ustalık arasında sıkışıp kalan o gölgeli yıllarda bir şefin karakteri şekillenir. O yıllar yalnızca teknik kazanımların değil, aynı zamanda sabrın, tevazunun ve disiplinin içselleştirildiği zamanlardır. Hele ki bu yolculuk dünyanın en saygın mutfaklarından birinde, milimetrik bir düzenin hüküm sürdüğü, dakikaların değil, saniyelerin bile kıymetli olduğu bir yerde geçiyorsa. Orada kazanılan her deneyim, bir tabaktan çok daha fazlasını inşa eder.Pekmez marine tavuk -Sarımsaklı kebap

Haberin Devamı

İşte Okay da bundan dokuz yıl önce doktor olan eşi Sezen'le birlikte sıfırdan bir hayat kurmak üzere New York'a taşındıklarında, kariyerinin en doğru hamlelerinden birini yaparak ünlü şef Daniel Humm'ın Eleven Madison Park'ına girmeyi başarmış. Üstelik de doğru düzgün İngilizce konuşamamasına rağmen mutfak aşkı, hırsı ve tabii yeteneğiyle ekibin içinde kendine yer edinmiş. Birkaç yıl önce yine Sezen'in işi dolayısıyla Los Angeles'a taşınınca, bu kez de şehrin en gastronomik restoranlarından biri olan Melisse'de çalışmış.

Kendi restoranını açmaya karar verdiğindeyse elindeki parasıyla Los Angeles Downtown'un arka sokaklarından birinde ufacık bir dükkân bulabilmiş. Bu arada dükkân açacak parayı da pandemide kazanmış, TIR şoförü olarak çalışarak. "O dönem en yüksek maaşı TIR şoförleri alıyordu. Önce TIR sürebilmek için gerekli ehliyetimi edindim, sonra düştüm yollara. Para kazanmamın yanında Amerika'yı karış karış öğrendim ve çok farklı yerlerde yemek yedim. Benim için müthiş bir tecrübe oldu" diyerek anlatıyor o günleri. Sadece 16 kişi kapasiteli dükkânı açmış açmasına ama birkaç ay sonra elinde taşıdığı cam su damacanası patlayınca ameliyat olup aylarca evde oturmak zorunda kalmış. İyileşince de tüm birikmiş enerjisiyle tekrar işinin başına geçmiş ve dokuz aydır epeyce yol kat etmiş. Çok yakın zamanda Los Angeles Times'da çıkan üç ayrı makaleyle de şehrin lezzet avcılarının dikkatini çekmiş. Şu anda dükkânında yer bulmak epeyce zor.Japon patlıcan salatasıİçliköfte -Mastabe