Yükseköğretimde 'sessiz istifa' -1

Yavuz Odabaşı - Sessiz istifa kavramı son dönemde hayli yaygınlaştı. Kavramın işaret ettiğine göre; verilen yeni görevler en az düzeyde yapılırken, çalışanlar çoşku eksikliği içinde işlerine ruhlarını katmıyor ve dört elle işlerine sarılmıyorlar. Sadece yapmaları gerekenleri, görevlerini yaparak işlerini kaybetmemeye çalışıyor ve gerektiği zamanlarda dahi daha az sorumluluk alıyorlar. İşi bırakmak, istifa etmek anlamında değil sessiz istifa. Daha çok var olan çalışma kültürünün dayanışmanın yerine kural ve talimat dayatmalarına karşı sessiz bir vazgeçme olarak tanımlanıyor kavram. Ayrıca, pasif agresifin direnişçi bir gösterimi, içe kaçma hali ve duygusu. Gelip geçici olabilecek bu yükselişi bir yeni trend, bir moda olarak yorumlayanlar da var.Pandeminin etkisiZaten uzun zamandır var olan sessiz istifa davranışını pandemi dönemi pekiştirdi ve ön plana çıkardı. İki yılı aşkın süredir hayatımızı her alanda etkileyen pandemi süreci, insanların düşüncelerini ve beklentilerini etkileyerek, hem kendisini hem de dünyayı yeniden değerlendirmesine olanak yarattı. Özellikle genç neslin öncü olarak öne çıkardığı "sessiz istifa" akımı, "özel yaşam-iş yaşamı" arasındaki ilişkiyi, bağlantıyı yeniden ele alarak, denge kurulmasının aranmasına neden oldu. Bu hareket, "her şey işimiz içindir" anlayışından "iş her şeyimiz değildir ama çok şeyimizdir" noktasına doğru bir dönüşüme işaret ediyor. Yaşamdaki anlam arayışları, ev-ofis çalışmasının devreye girmesiyle, iş odaklılıktan, özel yaşamı önceliklendiren sağlıklı bir sınır çizen bir boyuta evriliyor. "An"ı yaşamak, yaşamın her alanında "akışta" kalmak, yaşamın ve zamanın hızla akıp kaçtığı algısı özellikle genç neslin vazgeçemeyeceği bir ruh haline gelmektedir.Düşük maaş, uzun mesaiOlumsuz kurum kültürü, kötüleşen iş-yaşam dengesinin etkileri, çalışanların hayallerini ve beklentilerini etkilediği gibi yapılan görevleri, işleri ve kuruma bağlılıkları da sorgulatmaya başladı. Kurumsal aidiyetleri, adanmışlıkları azaltıp, beklenen iş tatminini olumsuz etkiledi. Araştırmalara göre; düşük maaş, iş-özel hayat dengesizliği, iş tanımının net olmaması, kariyer yollarının kapalı olması, uzun ve belirsiz mesai saatleri sessiz istifayı getiriyor. "Hiç olmazsa bir işim var onun da kaybetmeyeyim" anlayışı yaygınlaşır, "ne daha azını ne de daha fazlasını yap" olarak bilinen sessiz istifa gerçekleştiğinde. Sıkıcı ve rutin işleri çoşku ve yüksek bir arzuyla değil yapmak zorunda kalmak bile her gün bunaltıcı ve motivasyonsuzluk yaratabilmektedir.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6873708;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6873708;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardusunenlerin-dusuncesiyuksekogretimde-sessiz-istifa-1-6873708' });Tükenmişlik sendromu, birçok sektörde değişik zamanlarda yaşanmış ve yaşanmakta olan hayli de bilinen bir kavram. İşin gerektirdiğinden fazlasını yapmama davranışı filmlere bile konu olmuştur zaman zaman. Verimlilikte azalma, isteksiz olarak işe gelmek, olaylara karşı görmezlikten geliş , sergilenen vurdumduymazlık, bananecilik, dışlanmışlık duygusu, açık ve