Uluslararası sisteme yeni meydan okuma

Bilgay Duman - bilgay.dumangmail.com -Rusya'nın 24 Şubat'ta başlattığı Ukrayna'ya yönelik işgal girişimi, uluslararası siyasi sistemin yapısında statüko değişikliğine yol açacak gibi. Zira Rusya'nın işgal girişiminin, aynı zamanda 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan ve 1991'de Sovyetler Birliği'nin (SSCB) yıkılışına kadar devam eden iki kutuplu (ABD öncülüğünde Batı Bloğu ile SSCB öncülüğündeki Doğu Bloğu) siyasal sistemin yıkılışından sonraki en büyük meydan okuma olduğunu söylemek mümkün. Hatta bazılarına göre 3. Dünya Savaşı'nın başlangıcı... Nitekim Rusya'nın yaptığı hamle, sadece uluslararası siyasal sisteme değil, devletlerin varlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne bir meydan okuma niteliğinde. Ancak ayrılıkçı yapılara verilen desteğin ya da bir devletin varlığına yönelik tehdidin bu şekilde sürmesi halinde hiçbir ülkenin güvende kalması mümkün değil. Belki de en fazla Rusya'nın...Küresel siyasette güvenlik tanımlamasını salt askeri güvenlik unsurlarıyla yapmak yeterli olmuyor. Bunu, insani güvenlikten ekonomi güvenliğine, gıda güvenliğinden bilgi güvenliğine kadar geniş bir çerçevede ele almak gerekiyor. Bu anlamıyla Rusya'nın son derece riskli bir adım attığını söylemek yerinde olur.Bu noktada komünizmin kurucu önderi olarak bilinen Karl Marx'ın kapitalizme yönelik sözleri, Rusya'nın mevcut durumunu hatırlatıyor. Marx, kapitalizm için "bizatihi kendi mezarının kazıcısı" tanımlamasını yaparken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu duruma düşmesi bir ironi oluşturabilir. Zira özellikle ekonomik olarak ciddi sıkıntı yaşayan Rusya'ya yönelik ekonomiden kültürel alana kadar uygulanan yaptırımların Rus iç politikasında önemli sonuçlar doğurabileceğini söylemek mümkün. Bu noktada ABD'nin küresel anlamda siyasi rekabet içinde bulunduğu Rusya'yı, Ukrayna sahasına çekmek için "ajite ettiği"ne yönelik söylemlerle de sıkça karşılaşılıyor. Hatta Putin bile bunu dile getirdi.Türkiye'nin ilkeselliğiBu siyasal sistemde, devletlerin, dış politikalarında yeniden bir pozisyonlama ve tanımlamaya gittiği görülüyor. Türkiye'nin de bu noktada doğru bir dış politika konumlanması içerisinde olduğunu söylemek mümkün.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6712100;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6712100;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlardusunenlerin-dusuncesiuluslararasi-sisteme-yeni-meydan-okuma-6712100' });Türk dış politikasının temelinde ilkesellik yatıyor ancak bu ilkesellik "takıntılı" bir tutum değil. Zaman zaman uygulamada "nüans" ve "dozaj ayarlama" problemleriyle karşı karşıya kalınsa bile, Türk dış politikasının temel dayankları var... Ülkelerin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği korunarak statükonun devamının yanı sıra uluslararası hukuka saygı prensipleri, bu dayanakların temel unsurları olarak görülüyor. Türkiye, bölgesel sorunlarda "bölgesel sahiplenme ve çözümü" savunurken, küresel sorunların çözümündeyse işbirliği ve ortak çabaları önemsiyor. Çatışmaların çözümü ve arabuluculuk konusunda da öncü tutum sergilemeye çalışan Türkiye'nin, dünyanın neresinde