HER sabah yorgun, baş ağrısıyla uyanıyorsak, sorun sadece geç yatmakta değil, bir yaşam biçiminde.
Dünyanın en kapsamlı uyku araştırmalarından birinde Türkiye, gece ortalama 00.45'te yatağa giren, dünyada en geç uyuyan ülke olarak zirvede. Üstelik 9 saat uyumak isterken sadece 6 saat 42 dakika uyuyoruz. Yani her gece beynimize 2 saatlik bir "eksik bakım" çektiriyoruz. Bu sadece bir yorgunluk meselesi değil. Bilim diyor ki: Beynimizde biriken "kirlilik" ise sessizce yaşlanmamızı hızlandırıyor.
Peki bu durum sadece yorgun uyanmamıza mı sebep oluyor Keşke öyle olsa! Yetersiz uyku, küresel ekonomiye milyarlarca dolara mal olan bir halk sağlığı sorunu haline gelmiş durumda. Kalp hastalıklarından depresyona, diyabetten bunamaya kadar onlarca riski artırıyor. Metabolizmamızı altüst ediyor; aynı yemeği yesek bile uykusuz olan daha çok kilo alıyor. Düşük verimlilik, artan iş kazaları ve konsantrasyon eksikliği sadece görünen yüzü. Asıl endişe verici olan, beynimizde biriken "kirlilik" ve bunun yaşlanma sürecimize etkisi.
Haberin DevamıHER 2 KİŞİDEN1'İ UYKUSUZ
Araştırmalara göre ülkemizde her 2 kişiden 1'i gece uykuya dalmakta zorlanıyor. Beyaz yakalılar, vardiyalı çalışanlar, kronik hastalığı olanlar bu grupta daha da fazla. Sigara içmek, alkol tüketimi ve aşırı kahve alışkanlığı da uyku kalitesini olumsuz etkileyen faktörler arasında. Uykusuzluk, sadece bir semptom değil; yaşam tarzının aynası. Bir de toplumun maalesef büyük bir kısmı hayat tarzı olarak uykusuzluğu ya da gece yarısından sonra sağlıksız uyumayı seçmiş durumda.
Ama mesele sadece yetişkinlerde değil. Pandemi döneminde yapılan çalışmalar, 6-12 yaş arası çocukların yarısından fazlasında uyku bozuklukları görüldüğünü gösteriyor. "Bir bölüm daha izleyeyim" cümlesi çocukların dikkatini, öğrenme becerisini ve hafızasını zedeliyor.
BEYNİMİZİN GİZLİ TEMİZLİK EKİBİ
Haberin DevamıBeynimiz durmadan çalışıyor; düşünürken, öğrenirken, hatırlarken hatta uyurken bile. Ama her çalışan makine gibi, onun da biriken atıkları var. Peki, beyin kendi çöplerinden nasıl kurtuluyor
Uzun yıllar boyunca biliminsanları bu soruya yanıt aradı. Vücudun diğer organlarında, toksinleri uzaklaştıran lenf sistemi adı verilen bir "temizlik ağı" var. Ama beynin içinde böyle bir ağ olmadığı düşünülüyordu, ta ki 2012'ye kadar.
O yıl, beynimizde "glenfatik sistem" adı verilen bir atık temizleme mekanizması keşfedildi. Bu isim, "glia" (beyin destek hücreleri) ve "lenfatik" kelimelerinin birleşiminden geliyor. Bu sistem, kan damarları boyunca uzanan sıvı dolu kanallardan oluşuyor ve kimyasal atıkları temizlemeye yardımcı oluyor. Dahası, sinir hücrelerimiz senkronize biçimde çalıştığında bu sistem devreye giriyor. Yani, beyin kendi temizliğini uyku sırasında, hem de derin uykuda yapıyor.
Haberin DevamıBEYİN UYKUDA KENDİNİ NASIL YIKIYOR
Keşfi yapan biliminsanı bu süreci şöyle özetliyor: "Yatmadan önce bulaşık makinesini çalıştırırsınız, sabah temiz tabaklarla uyanırsınız."
Gerçekten de öyle. Uykunun NREM evresinde, özellikle derin uykuda, glenfatik sistem en aktif hâline geliyor. Beyin kendini toksinlerden arındırıyor. Ancak bu ritim bozulduğunda, yani uyku bölündüğünde ya da kısaldığında, sistem aksıyor.
Alzheimer hastalığıyla ilişkilendirilen beta-amiloid gibi zararlı proteinler temizlenemiyor. Yalnızca bir gece uykusuz kalmak, beyinde bu proteinin birikimini artırabiliyor. Yaklaşık 8 bin kişinin 25 yıl izlendiği bir çalışmada, 50–60 yaş altı bireylerde altı saatten az uyuyanların demans riskinin yüzde 20'den fazla arttığı bulundu. Her eksik uyku, beynin içinde mikroskobik bir tortu bırakıyor. Tıpkı yıkanmadan bekleyen bir tencerenin dibi gibi... Zamanla o tortu sertleşiyor, temizlenmesi zorlaşıyor.

4