KAHVE, çoğumuzun gün içindeki küçük sığınağı. Kokusu bile bazı sabahları katlanılır hâle getiriyor.
Yüzyıllardır seviliyor, paylaşılıyor, üzerine sohbetler ediliyor. Ama ilginçtir ki bu kadar sevilen bir içecek olmasına rağmen, kahve aynı zamanda en çok tartışılanlardan biri. "Kalbe zararlı mı", "Metabolizmayı bozuyor mu", "Çarpıntı yapıyor mu", "Her gün içmek doğru mu" soruları hiç eskimiyor. Son yıllarda yapılan büyük ölçekli çalışmalar, kahveyle ilgili bu sorulara çok daha güçlü verilerle cevap veriyor. Üstelik sonuçlar oldukça şaşırtıcı. Kalp ritminden metabolizmaya, kültürel alışkanlıklardan genetik eğilimlere kadar geniş bir yelpazede kahvenin düşündüğümüzden daha karmaşık ve ilginç bir rolü olduğunu görüyoruz.
Haberin DevamıKAHVE KALBE ZARARLI MI
Kahve deyince akla gelen ilk tereddüt çoğu zaman kalple ilgili olur. Özellikle çarpıntısı olanlara, atriyal fibrilasyon gibi ritim bozukluğu yaşayanlara verilen ilk tavsiyelerden biri "kafeini kesmek" ya da büyük ölçüde azaltmak olabiliyor.
Kanada, ABD ve Avustralya'da yapılan çok merkezli bir araştırmada, kalp ritim bozukluğu olan 200 kişi altı ay boyunca takip edildi. Katılımcılar her gün en az bir fincan kafeinli kahve içenler ve kafein dâhil tüm uyarıcılardan uzak duranlar olarak iki gruba ayrıldı.
Altı ay sonunda sonuçlar oldukça çarpıcıydı: Kahve içen grupta ritim bozukluğunun tekrarlama oranı yüzde 47 iken, kahveden uzak duran grupta bu oran yüzde 64'e çıkmış. Bu bulgu, yıllardır süregelen "kalp hastalarının kahveden uzak durması gerekir" inancını sarsmış durumda.
Benzer şekilde Danimarka'da 95 binden fazla kişinin değerlendirildiği bir araştırma, günde 3–5 fincan kahve içenlerde kardiyovasküler hastalık riskinin en düşük seviyede olduğunu göstermiş. İlginç olan, bu ilişkinin U şeklinde olması: Hiç kahve içmeyenler ve günde 5 fincandan fazla içenler orta düzeyde risk taşırken, 3–5 fincan içenler en düşük riske sahip.
Aynı sonuç, 1.2 milyon kişinin dahil edildiği uluslararası bir meta-analizde de tekrarlandı. Kalp hastalığı açısından en düşük risk yine 3–5 fincan arasında bulundu.
Haberin DevamıBilim burada oldukça tutarlı: Ne çok az, ne çok fazla. Orta düzey kahve tüketimi en güvenli bölge.
SABAH KAHVESİNİN SIRRI
ABD'de 40 bin kişi üzerinde yapılan ve yaklaşık 10 yıl süren bir takip çalışması, kahve içme zamanlamasının önemine dikkat çekiyor. Katılımcılar "sabahçılar" (yüzde 36) ve "gün boyu içenler" (yüzde 14) olarak iki gruba ayrılmış. Sonuçlar dikkat çekici: Sabah kahve içenlerde ölüm riski, hiç kahve içmeyenlere göre yüzde 16 daha düşük. Bu koruyucu etki gün boyu kahve içenlerde görülmemiş. Kardiyovasküler hastalıklardan ölüm riskindeyse fark daha da büyük: Sabah kahve içenlerde risk yüzde 31 daha düşük.
Bu bulgular önemli çünkü öğleden sonra veya akşam içilen kahve, melatonin üretimini baskılayabiliyor. Sirkadiyen ritim kafeini günün farklı saatlerinde farklı işliyor ve kahvenin anti-inflamatuar etkisi sabah saatlerinde daha belirgin olabiliyor.
Haberin DevamıMETABOLİZMAYI UYANDIRIYOR
Kahvenin metabolizma üzerindeki etkileri uzun süredir merak ediliyor. Gözlemsel çalışmalar, tip 2 diyabetten kilo kontrolüne kadar birçok alanda kahve içenlerde daha düşük risk olduğunu gösteriyordu, fakat neden belirsizdi. Buradaki temel soru şuydu: Kahve gerçekten mi etkiliyor, yoksa kahve içenlerin yaşam tarzı mı farklı
Bu soruya yanıt arayan bir çalışmada, 24 hafta boyunca günde dört fincan kahve içen sağlıklı yetişkinler izlendi. Sonuçlarda insülin duyarlılığında anlamlı bir değişiklik görülmedi; ancak yağ kütlesinde belirgin bir azalma tespit edildi. Yani kahve glikoz metabolizmasını büyük ölçüde değiştirmiyor ama vücut kompozisyonunda küçük ama tutarlı bir etki yaratıyor. Bu etki termojenik yanıt, enerji harcaması veya davranışsal değişikliklerle (örneğin hareketliliği artırmasıyla) ilişkili olabilir.

5