İnsan ilişkilerinde özellikle de aile içinde saygının dozunu ayarlamakta zorluklar çekiyoruz.
26 yaşında, eğitimli bir gençle ilginç bir görüşme yapmıştık. Aile şirketi danışmanlığı yaptığımız, tanınmış ve ticari markaları olan bir ailenin veliahdıydı bu genç. Liseyi ve üniversiteyi Amerika'da okumuş, bir yıl önce dönmüştü. Aile çok önemli bir yatırım yaptığını düşünüyordu. Gelir gelmez genel müdür yardımcısı olarak aile şirketinde işe başlatmışlardı.
Şimdi gencin yakınmasına kulak verelim: "Hocam, iş yerinde babam genel müdür ben de yardımcısıyım. Evde de bir aradayız elbette ve neredeyse tüm zamanımız birlikte geçiyor. Yurt dışından öğrendiklerimle bizim iş yerindekiler birbirini tutmuyor. Ben de mi bir terslik var bilmiyorum. Ama başta babam olmak üzere iş ortamındakilerle anlaşamıyoruz. Sanki aynı dili konuşmuyoruz gibi…
Daha da ilginç olanı evde de geçinemiyoruz. Mesela sürekli saygılı olmadığımı tekrar ediyorlar. Aslında ben uyumlu bir insanım. Ailemi, babamı, annemi çok seviyorum. Aileden uzak bir genç de değilim. Ama babam; saygıyı o içeriye girdiğinde ayağa kalkmak, ona yer vermek olarak algılıyor. Ben böyle düşünmüyorum. Asıl olan içten duyulan saygı değil midir" Bu konuşmadan etkilenmiştim. Sonra da saygıyı bir mektuba benzetip anlatmaya çalıştım.
Evet, saygıyı bir mektuba benzetebiliriz. Mektupta bir gönderici bir de alıcı vardır. Saygıda da öyledir. Mektupta bir içerik vardır. Asıl olan bu içeriktir. Ama bu içeriği taşıyan da bir zarftır. Saygı da içten olmalıdır. Gönülden gönle bir mesaj, bir duygu alışverişi olmalıdır. Saygıda içerik uyumlu olmalı; biri diğerini ezmemeli, gölgede bırakmamalıdır. Bir aşk mektubunu koyacağınız zarfla, bir iş mektubunu koyacağınız zarfın farklı olması gibi bir de boyut meselesi var. Küçücük bir mektubu kocaman bir zarfa koymak ya da tam tersi şık durmaz.
Anadolu ailesinde büyüklere yer verilir. Büyüklerin yanında edebe dikkat edilir. Mesela büyüklerin yanında daha düzgün oturmaya, sigara içmemeye hatta evlatlarla aşırı biçimde ilgilenmemeye dikkat edilir.
Bireyler arası ilişkilerde saygı, gerekliliğin de ötesinde zorunludur. Burada içten gelen saygı hissi ile bunu ifade eden davranış yani beden hâlinin uyumlu olması önemlidir.
Sonuçta saygının fiziki bir yönü vardır. Özellikle Doğu toplumlarında saygının içeriği kadar şekli yani bedenen ifadesi de önemsenir. Amerika'da uzun yıllar kalan aile şirketinin genç varisi, yerel aile kültüründen biraz uzaklaşmıştır. İyi niyetli olmasına rağmen uyumda zorluk çekmektedir.
Konferanslarımızda soruyoruz, "Dünyada en uzun ömürlü kurumlar hangileridir" diye. Çok az kişi doğru cevabı verebiliyor. Siz de şu an bir tahminde bulunabilirsiniz.
DÜNYADAKİ EN UZUN ÖMÜRLÜ KURUMLAR
Yeryüzünde insanların kurduğu en uzun ömürlü kurumlardan biri dinî diğeri ise askerî kurumlardır. Gerçekten de biçim ve işlevlerinde kimi değişiklikler vardır ama insanlık tarihi boyunca dinî kurumlar ile askerî kurumlar hep var olmuşlardır.
Acaba bu kurumlar, varlıklarını nasıl korumuşlardır Her iki kurumda da yoğun kurallar, disiplin ve süreklilik vardır. Daha da önemlisi; kuralların neden ve niçinleri sorulmaz, sorgulanmaz. Özellikle aile şirketlerinin kurumsallaşması serüveninde, kuralların önemi ile ilgili olarak bu iki örneğin üzerinde sıkça duruyoruz. Mesela askerde üst rütbelere selam verilir. Bunun belirli bir şekli vardır. Üstelik de bu şekil, objektif ölçüler ve matematiksel ifadelerle bellidir. Aynı biçimde her inanç sisteminin de kendine göre ibadetleri vardır. Bunlar da tartışılmaz, aynen benimsenir ve uygulanır. Demek ki saygıyı içerik olarak ayakta tutup sürdürülebilir hâle getirebilmek için şeklî, fiziki uygulamalara da ihtiyaç vardır. Günlük davranışlara indirgersek; büyüklere, belirli statüdekilere saygı duyduğumuzu davranışlarımızla da göstermenin zararı olmadığı gibi faydaları vardır.