Lideri, herhangi bir insandan ayıran temel özelliklere ilişkin hazırlanmış sayısız eserler vardır. Bunların çoğunluğunun üzerinde hemfikir oldukları bir konu, liderlerin zeki insanlar olduğudur. Akademik alandaki araştırmalarda bunun tersi de çok tartışılmıştır.
Yani liderlerin zeki insanlar olmaları kadar, zeki insanların genellikle lider olabildikleri de tartışılmıştır. Ancak bugün bilinmektedir ki zeki olmak yani zihinsel yetenekler bakımından normalin üzerinde olmak liderlik için önemlidir ancak bu tek başına yeterli değildir.
Dolayısıyla liderlerin zeki olmalarının yanında, insanları ve toplumu etkileyen özellikle kişilik özellikleri alanında da etkin olmaları söz konusudur. Bu süreçte bireyin; iç âleminde bir canlı varlık olarak kendisini kabul etmesi, ettirmesi, kendisiyle asgari uyumu sağlayan içsel bütünlüğe ulaşmış olması ayrıca kendisi ile dış dünya arasındaki iletişimde etkin olmasını sağlayan dışsal bütünlüğe ulaşmış olması da gerekli ve önemlidir.
Bir anlamda iç bütünlük bireyin iç âlemindeki uyum, oturmuşluk, kabullenmişlik; dışsal bütünlük ise bireyin içinde yer aldığı evrenin çok küçük bir parçası, bütünleşik sistemin küçük bir alt sistemi olduğu gerçeğini kabul etmesi, uyum sağlaması halidir. Birbirini tamamlayan bu iki uyum halinden birinin yarım ya da eksik olması bireysel bütünlüğü, oturmuşluğu, olgunluğu zedeler. Kişiyi varlıklar âleminde ya kendisiyle yahut çevresiyle kavgalı hale getirir.
Yani iç uyumunda arzu edilen yolu alamamış kişi kendisiyle uğraşır. Kimi zaman bu uğraş hayat boyunca sürer. Bu içe dönüş, içe takılma, iç âlemle başa çıkamama çoğu zaman kişiyi ruh sağlığının bozulması noktasına götürür.
Birey kendisini bir türlü aşamaz, aşamadığı için de başkalarına faydalı olamaz. Dış bütünlüğü sağlayamama hali yani bireyin içinde yer aldığı evrensel düzeni anlayamaması, onunla uzlaşamaması bu ana sistemin kendisinden beklentileri ile buluşamaması, onu içinde yer aldığı ana sisteme muhalif bir alt sistem haline getirir. Bu ise tipik bir uyumsuzluk halidir. Bu durumda kişi iç bütünlüğünü sağlamış olsa bile yine mutsuz, yine umutsuz, yine uyumsuzdur.
Çünkü kendisini kabullenmesi kadar, içinde yer aldığı evrenin kendisi, işleyişi, kuralları ve düzeni ile de uyum sağlaması gereklidir. Bir anlamda birey hem kendisi hem de çevresiyle uyum sağladığı oranda diğer insanlara ve dünyaya faydalı olabilmektedir. Böylece hem iç hem dış bütünlüğünü sağlamış kişi, bir yerde kendisini üyesi olduğu evrene en güzel şekilde pazarlayabilmeyi ve sunmayı sağlar.

13