Aile mi işletme mi

Aile şirketlerindeki sıkıntıların temelinde; ailenin değerlerin hâkim olduğu bir sosyal yapı, şirketin ise mantık ve kuralların hâkim olduğu bir sosyal yapı olması yatar. Aile ile şirketin yan yana gelmesi yani ailenin bir şirket kurması, duygularla mantığın yoğun etkileşimini gerektirir. Bir tarafta duyguların, değerlerin ağır bastığı bir yapı, bir güç odağı; diğer tarafta mantık, matematik ve kurallar zincirinin ağır bastığı bir güç odağı vardır. Tıpkı, bir insanın duygusal ve mantıksal tarafları gibi. Peki hangi güç odağı hâkim olacak Birçok kurumda aile baskındır ve verilen kararlarda duygular ile ailenin değerleri, beklentileri, istekleri etkin rol oynar. Aile âdeta kurumun üst belirleyici organı, patronu konumundadır. Birçok kurumda ise işletme daha önde ve baskındır. Bu durumda ise kurallar, kaideler, objektiflik ve mantık egemen olur. Hem ailenin hem de kurumun patronu işletme olur.

İKİ GÜÇ DENGESİ

Bu iki güç dengesi arasındaki kavga, işletme ve aile hayatı boyunca devam eder. Bir benzetme yapacak olursak; bilindiği gibi beynin sağ lobu duygusallığın baskın olduğu, sol lobu ise mantığın egemen olduğu taraftır. Beyinde, bu iki yarı lobu birbirine bağlayan çok güçlü bir kanal-köprü vardır. İşte bu köprünün gücü ve etkin kullanımı; her iki yarı kürenin de yerinde, kararında ve gerektiği kadar etkin kullanılmasını, öne çıkmasın sağlar. Aile şirketlerinde de bir yanda aile, öte yanda işletme yer alır. Bu iki parça aslında bir bütündür. Bu iki güç odağını birbirine bağlayacak, ikisini birbirini destekleyecek biçimde ilişkilendirecek yegâne köprü ise liderliktir. Lider; oynayacağı güçlü rol ile duyguları temsil eden değer odaklı yönelimlere sahip olan ailenin istek, ihtiyaç ve beklentileri ile mantık ve kurallar ışığında günlük, pratik ve gerçeklikten hareket eden işletmenin belirli koşullarda birbirlerini tamamlamalarını sağlar. Başka kurumların yani aile şirketi formatında olmayan kurumların üst yöneticilerinin de duygusal tarafları vardır ve orda da duygu-mantık birlikteliğinin sağlanması gereklidir. Ancak aile şirketinde bu iki güç dengesinin sağlanması çok daha önemlidir.

Liderlik gücünün bağlayıcılığı ve belirleyiciliği burada da karşımıza çıkmaktadır. Her iki güç odağını etkin bir biçimde birleştirebilmeyi, verilecek kararların mantıktan yoksun olmaması yanında duygulardan da uzak olmamasını sağlayacak olan liderliktir. Bu bağlayıcı köprünün güçlü olması, belirleyici olması oranında sağlıklı bir etkileşim ve daha da önemlisi bir bileşim sağlanmış olur.

Birçok aile şirketinde, aile ile işletme dengesi sağlanmış değildir. Kimisinde aile öylesine baskındır ki işletme ya da kurumsal yapı ezik, belirsiz, her an değişebilecek bir görünüm arz eder. Diğer bir ifade ile aile; iş, marka, kurum ve işletmenin üstüne öylesine çıkar ve hâkimiyet kurar ki, uzaktan bakıldığında hâkim karakter olarak aile görünür. Bu tür yapılarda aile âdeta marka olur, bir kısmında ise ailenin adı otorite kaynağı olarak ün yapar. Hatta işletme küçülse ve kurumsal yapı zayıflasa bile, aile aynı güçlü adını sürdürmeye devam edebilir. Bu tür yapılarda zamanla üretim, pazarlama gibi alışık olduğumuz işlerin yerine; finans, paradan para kazanma, aracılık işleri, komisyonculuk gibi işler söz konusu olabilir. Hatta aile; geçmişten beri kurduğu ilişkiler, sağladığı iş ilişkilerinin yönlendirilmesi, ihaleler gibi yollarla iş yapmaya yönelebilir.