Sokağın dili

Yerel seçimlerden sonra DEM parti içindeki bazı PKK yandaşlarının sokaklara inip bir takım yasa dışı gösteriler yapması özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki yıllardır süren huzur ortamına gölge düşürdü. Demek ki DEM denen yapı aslında hala siyasal bir parti olmaktan çok terörün siyasi iz düşümüymüş. Ve bu aparatlar buldukları ilk fırsatta şiddet üretmekten, taşlı sopalı saldırılar yapmaktan, yolları kapatıp lastik yakmaktan geri durmuyorlar. Bunlar sıradanlaşmamalı. Bunlar kanıksanmamalı. Birileri düğmeye bastığında birçok yerde aynı anda harekete geçirilebilmeleri tesadüf değil FETÖ ve dış istihbarat servislerinin izleri olarak görülmelidir. Niyetleri apaçık ortada. Yıllardır bulamadıkları şiddet ve terör ortamını yeniden oluşturup Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısını parçalamak, birlik ve beraberliğimizi yok etmek. Aslında daha büyük resme bakacak olursak bu sokak eylemleri Türkiye'yi 90'lı yıllara geri götürme projesinin adımlarıdır. O yüzden bunları kimse özgürlük, demokrasi, halkın iradesi olarak düşünmemelidir. Ayrıca yaşanan olayların tetikleyicisi durumundaki mazbata konusunda ve aslında yasal olmadığı halde aday gösterilen şahsın arkasındaki sis perdesi aralandığında bir kısım DEM partililerin yanında hukuki, siyasi, ekonomik yönlerden örtük ve gizli bir şekilde desteklendiklerini, beş ve altıncı kol unsurlarınca yönetilip yönlendirildiklerini görmekteyiz. Bu süreçte FETÖ ise ölmekte olan PKK'ya cansuyu vermekte ve adeta taşıyıcı annelik yapmaktadır. O yüzden FETÖ bitmeden PKK bu ülkede bitmez. Çoğu meselede sadece olaylar üzerinden analiz yapmak yanıltıcı olmaktadır. Türkiye'de devlete düşman bütün yasa dışı unsurlar aslında aynı eller tarafından yönetilmekte ve gerekli olduğu durumlarda bir araya getirilerek ülkemize karşı sinerjik güç oluşturulmaktadır. Türkiye'ye karşı emperyalist güçler tarafından kurgulanan örümcek ağı şeklindeki bütün yıkıcı ve bölücü planların tam merkezinde FETÖ bulunmaktadır. Görülemeyen ve ne yapacağı çoğu zaman öngörülemeyen FETÖ'nün yaşanan olaylarda denklem dışı bırakılması veya göz ardı edilmesi son derece hatalı bir yaklaşımdır. Dolayısıyla Türkiye'nin ilk önce ve her şeyden evvel içimizdeki FETÖ'cüler ile bunların dışarıdaki uzantılarının yok edilmesine odaklanması, kolektif ve sinerjik olarak davranabilen düşman unsurlara karşı güç birliği ve müşterekliği sağlayacak yeni stratejilerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Artık ülkemize karşı bu yasa dışı unsurlar geçmiştekinden çok daha fazla iş birliği içerisinde ve kolektif şekilde çalışabilmektedirler. Her türlü ekonomik ve sosyal hassasiyetlerin istismar edilmesi için hazır beklemekteler. FETÖ-PKK yapılanmasının ortadan kaldırılabilmesi için geniş stratejide mücadelede deneyimli uzman kişilerin mücadele süreçlerinde yer alması sağlanmalı, bu konu sadece polise ve savcıya bırakılmamalıdır. PKK'ya nazaran tespiti güç olan FETÖ'cüleri görünür hale getirecek sistemler üretilmeli, mücadelede etkinliği sağlayacak ilave yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bütün bunların ötesinde ülkemizin siyasal istikrarının güçlü şekilde devam etmesi ve korunması bekamız açısından son derece önemlidir.