Türkiye, son yıllarda dış politikada alışılmış rollerinin çok ötesine geçti. Masada söz söyleyen, sahada caydırıcılık üreten ve kriz bölgelerinde inisiyatif alabilen yeni bir Türkiye var artık. Bu dönüşümün merkezinde ise son yılların en stratejik hamlesi yer alıyor: Yerli ve millî savunma sanayii. Bir dönem dış ülkelere bağımlı, operasyon kabiliyeti sınırlı bir Türkiye'den söz edilirken, bugün kendi İHA'larını, zırhlı araçlarını, radar ve füze sistemlerini geliştiren; savaş gemileri ve uçaklar üreten bir Türkiye ortaya çıktı. Bu tablo, dış politikanın çehresini kökten değiştirdi.
SİHA diplomasisi: Türkiye'nin yeni jeopolitik kartviziti
İnsansız hava araçları Türkiye'nin dış politikadaki en görünür güç çarpanı oldu. TB2 ve ANKA gibi platformlar, sahada sonuç üretmekle kalmadı; Türkiye'nin uluslararası alandaki etkisini ve itibarını artırdı. Çok sayıda ülkeye yapılan ihracatlar yeni diplomatik kapılar açarken, Türkiye'yi teknoloji ihraç eden stratejik bir aktöre dönüştürdü. Ayrıca savunma sanayiindeki ilerleme, Türkiye'nin terörle mücadelesinde oyunu tamamen değiştirdi. SİHA'lar sayesinde dağlık bölgelerde anlık takip ve nokta operasyonlar mümkün hale geldi. Terör örgütleri artık barınamıyor, hareket alanları daralıyor. Türkiye sahada daha hızlı, daha etkili bir güvenlik stratejisi yürütüyor.
Suriye ve Irak'ta tehdidi kaynağında önleme stratejisi
Yerli savunma teknolojileri, Türkiye'nin Suriye'de kurduğu denklemin temel unsuru oldu. SİHA destekli operasyonlar, terör örgütlerinin koridor oluşturma planlarını bozdu. Türkiye hem sınır güvenliğini sağladı hem de Suriye'nin geleceğine ilişkin süreçlerde etkin rol oynamaya başladı. Irak'ın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda ise yerli savunma sistemleri belirleyici rol oynuyor. Türkiye, modern istihbarat ve SİHA kapasitesi sayesinde terör unsurlarını sınırlarına yaklaşmadan etkisiz hale getiriyor. Bu da Ankara'nın Irak politikasında daha güçlü ve proaktif bir konum elde etmesini sağladı.
İsrail üzerindeki caydırıcı etki: Bölgesel dengenin yeni parametresi
Türkiye'nin savunma sanayiinde katettiği mesafe, İsrail ile olan bölgesel güç denklemine de yeni bir boyut ekledi. Türkiye'nin SİHA teknolojisinde dünya liderlerinden biri haline gelmesi, füze ve radar sistemlerini yerli olarak geliştirmesi, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'daki dengelerde görmezden gelinemeyecek bir caydırıcılık oluşturdu. İsrail uzun yıllar bölgede teknolojik üstünlüğü elinde tutan tek aktör konumundaydı. Ancak Türkiye'nin son on yılda ortaya koyduğu savunma kapasitesi, bu tabloyu önemli ölçüde değiştirdi. Artık iki ülke arasında açık ya da örtülü bir rekabet söz konusu olduğunda, İsrail'in hesaplamalarında Türkiye'nin askeri kabiliyetleri ciddi bir yer tutuyor. Bu caydırıcılık sadece askeri değil; siyasi ve diplomatik dengeleri de etkiliyor. Doğu Akdeniz'de, Gazze krizlerinde veya bölgesel ittifak tartışmalarında Türkiye'nin "güç kapasitesi" İsrail'in adımlarını daha dikkatli atmasına yol açıyor. Kısacası Türkiye, teknoloji üretme kabiliyeti sayesinde bölgede yalnızca konuşan değil,

7