Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni dönem mi

Uzunca bir süredir oldukça kötü seyreden Türkiye- ABD ilişkileri bugünlerde iyimser denebilecek kadar olumlu bir seyre doğru yönelmiş vaziyette. Özellikle Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinden sonra karşılıklı olarak atılan adımlar iki ülke arasında ihtiyatlı bir güven ortamının oluşmasına da zemin hazırladı. F-16 savaş uçakları ve modernizasyon kitleri ile birlikte çok sayıda füze, uçak motorları, radarlar ve buna benzer askeri teçhizat ve malzeme olarak yaklaşık 20 milyar dolarlık askeri satışın ABD Kongresi'nde onaylanması sürecinin başlamasının ardından, ABD yönetimi tarafından S-400 problemi çözülürse F-35 savaş uçaklarının da verilebileceğinin söylenmesi, Kanada'nın Türkiye'ye yönelik uyguladığı silah ambargosunu kaldırması, ABD'nin Suriye'den çekilme konusunu Türkiye ile müzakere etmesi, ABD'nin Türkiye ile olan ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatmak istediğinin önemli işaretleri olarak değerlendirilebilir. Ancak ABD neden böyle bir politika değişikliğine yöneliyor bunu derinliğine analiz etmek gerekir. ABD'nin son dönemde ülkemize yönelik olumlu tutumu Türkiye nezdinde ihtiyatlı bir iyimserlik oluştursa da iki ülke arasında hala çözülmeyi bekleyen çok önemli kronik sorunların varlığı Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği konusunda var olan belirsizliğin devam etmesine neden olmaktadır. Özellikle ABD'nin PKK terör örgütüne verdiği desteği devam ettirmesi, FETÖ ele başının halen ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşamaya devam etmesi, başta Patriot ve hava savunma sistemlerini teknolojisiyle vermemesi, GKRY'ni silahlandırılması, Suriye'deki sınır ötesi operasyonlar da dahil pek çok konuda Türkiye'ye verdiği sözleri tutmaması, Türkiye'ye yaptırımlar uygulaması, Türkiye-ABD ilişkilerinde güvenin kaybolmasına ve ilişkilerin çok kötü bir hale gelmesine sebep olan önemli hususlardır. ABD böyle çifte standartlı politikalar izlemek suretiyle yıllardır Türk kamuoyunun sempatisini kaybetmekle kalmamış aynı zamanda Türkiye'nin Rusya-Çin hattında doğuya daha çok yaklaşmasına ve doğuyla daha güçlü ilişkiler kurmasına neden olmuş ve başta Ortadoğu olmak üzere stratejik çıkarlarını riske atmış ve hatta çoğu yerde stratejik çıkarlarında kayıplara uğramıştır. Bu süreçte ABD, terör, ekonomik operasyonlar, 15 Temmuz hain darbe girişimi, siyasal baskılar, algı mühendisliği gibi pek çok araçla içeriden ve dışarıdan Türkiye'yi dizayn etmeye çalışmışsa da başarılı olamamış, nihayetinde 28 Mayıs 2023 tarihinde Türk milleti siyasi istikrardan yana tercihini kullanmıştır. Evet Türkiye ile ABD arasında esmeye başlayan olumlu rüzgarlara rağmen ABD'nin Türkiye'yi dizayn etme gayretlerinden vazgeçtiğini söylemek mümkün değildir. 22 ve 23 Aralık 2023, 12 Ocak 2024 tarihlerinde Irak'ın kuzeyinde askerlerimize karşı PKK terör örgütü tarafından yapılan saldırılar, 8 Ocak 2024 tarihinde İstanbul'da Fatih Camii'nde yapılan bıçaklı saldırı ve en son iki gün önce yine İstanbul'da İtalyan kilisesine DEAŞ terör örgütünce yapılan silahlı saldırının sadece terör örgütlerinin işi olduğunu düşünmek, arkasındaki başta ABD olmak üzere küresel güçleri görememek büyük saflık olur. Ayrıca bu süreçte milli istihbarat teşkilatımızın İsrail gizli servisi MOSSAD'a yönelik operasyonlarını da unutmamak gerekir. Ancak her şeye rağmen Türkiye ABD ile olan güç mücadelesinde dengeyi kendi lehine çevirmiş gibi görünüyor. Bunu sağlayabilmesinin iki temel nedeni olduğunu ifade etmek gerekir. Birincisi ülkemizin milli ve muktedir siyasi irade ile yönetiliyor olması, ikincisi ise başta savunma sanayi olmak üzere yakalamış olduğu kurumsal ve toplumsal gelişme ivmesidir. Bu sayede ülkemizin milli güç kapasitesi Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Ülkemize karşı birtakım sinsi eylemler planlanmış olsa da bunların çok büyük bir bölümü boşa çıkarılmış veya engellenmiş, meydana gelen çok az sayıdaki eylem için ise yapanlara ve yaptıranlara ağır bedeller ödetilmiştir. Görünen o ki ABD yakın gelecekte hem F-16 savaş uçaklarını hem F-35 savaş uçaklarını, teknolojisiyle birlikte Patriot yüksek irtifa hava savunma sistemlerini Türkiye'ye verecek gibi duruyor. Bu gerçekten güçlü bir ihtimal olarak masada durmaktadır. Ama asıl bomba FETÖ elebaşını Türkiye'ye teslim ettiğinde patlayacak. Olmaz diyenleri duyar gibiyim. ABD 14 Şubat 1999'da PKK elebaşını nasıl Türkiye'ye teslim ettiyse şartlar oluştuğunda FETÖ elebaşı ve saz arkadaşlarını da aynen öyle teslim eder. Benden söylemesi o şartlar oluşmak üzere.