Suriye'de Kıbrıs empatisi

16 Nisan 1964 tarihinde dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün Times dergisine verdiği röportajda "Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerin bulur" şeklinde ifade ettiği cümle siyasi tarihimizde Türkiye'nin günümüzdeki konumunu anlayabilmek için oldukça önemlidir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD liderliğinde kurulan yeni küresel sistemde Türkiye'nin Yunanistan, Kıbrıs ve Ermenistan tarafından çevrelenmesi amaçlanmıştı. NATO üyesi olduğu için doğal olarak Rusya liderliğindeki Varşova paktıyla dost olamayacak olan Türkiye'nin her taraftan çevrelenmesi suretiyle ABD'ye mecbur bırakılması küresel emperyal güçlerin asıl hedefiydi. Ancak bu da yeterli değildi. 1960 ihtilalinden sonra dönemin başbakanı rahmetli Adnan Menderes ve arkadaşlarının asılması, kurulan milli birlik komitesi ve özel harp dairesi gibi devlet dışı aygıtlar üzerinden oluşturulan siyasal istikrarsızlıklar, Talat Aydemir vakası, başta öğrenci hareketleri olmak üzere iç güvenliğimize yönelik terör ve şiddet hareketleri adeta ulusal çöküşe kadar gidebilecek bir sürecin başlangıcı olmuştur. Dolayısıyla yeni dünyalar kurulsa da Türkiye bu dünyalar içinde yerini bulamamış, biçilen kadere razı şekilde yaşam mücadelesi vermek durumunda kalmıştır.

JONSON'DAN TRUMP'A NE DEĞİŞTİ

5 Haziran 1964 tarihli dönemin ABD başkanı Jonson'un Türkiye'ye gönderdiği mektupta Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale etmesi durumunda NATO'nun Varşova paktına karşı Türkiye'yi desteklemeyeceği ve yalnız bırakacağı yazıyordu. Türkiye'nin 21 Aralık 1963'te terör örgütü EOKA militanlarının Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı katliama sessiz kalması isteniyor ve Kıbrıs'ın Türklerin elinden çıkması amaçlanıyordu. Bu kapsamda ABD ve Batılı müttefikleri tarafından hem Yunanistan hem de adadaki Rumlar silahlandırılıyor, Kıbrıs'a Yunan özel kuvvet unsurlarının sızması sağlanıyordu. Ancak o dönemde Türkiye'nin elinde basit çıkarma gemisi bile olmadığı için Türkiye Kıbrıs'a garantörlük hakkı ve sorumluluğu kapsamında askeri bir operasyon yapamıyordu. Bunun için Türkiye 20 Temmuz 1974 tarihine kadar tam on yıl beklemek zorunda kaldı. Çok kritik gelişmelerin yaşanacağı yeni bir yıla girmek üzereyiz. Geçmişi iyi okuyabilmek geleceği iyi yazabilmek demektir. Bugün bile ABD ve Batı'nın Yunanistan ve Kıbrıs politikasında en ufak bir değişiklik olmamasına rağmen jeopolitik durum çok değişti. Kıbrıs'ta iki devletli çözüm politikası adım adım ilerliyor. 1964'te operasyon yapacak bir çıkarma gemisi bile yokken şimdi Türkiye'nin askeri etki sahası Mısır'a kadar bütün doğu Akdeniz'i kapsamakta, ilgi sahası ise Somali örneğinde olduğu gibi Hint Okyanusu'na kadar ulaşmaktadır. Dahası politik etki ve ilgi sahamız neredeyse bütün dünyayı kapsamaktadır. ABD ve Batı'nın bütün destek ve yardımına rağmen Yunanistan'a karşı ve hatta bunları destekleyen başta Almanya ve Fransa olmak üzere bütün Avrupa'ya karşı Ege'de önce denge son birkaç yıldır da bariz şekilde taktik durum üstünlüğü sağlanmış durumda. Bunun bir sonucu olarak 2019 yılında Akdeniz'de kıta sahanlığı sınırları BM'ye deklere edilerek denizlerimizdeki hak ve çıkarlarımız garanti altına alındı ve Libya ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması yapılarak süreç perçinlendi.