Savunmanın jeopolitik şifreleri

Türkiye'nin savunma sanayiinin kökleri yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. Türk savunma sanayi Fatih Sultan Mehmet döneminde 1455'te kurulan Tophane-i Amire ve Tersane-i Amire gibi Osmanlı'nın askeri üretim üslerine kadar uzanan derin bir geleneğe sahip. Devasa topların döküldüğü, kalyonların inşa edildiği, ordunun ihtiyaçlarının içeride karşılandığı bu dönem, bugünkü modern savunma vizyonunun tarihsel temeli niteliğinde. Osmanlı devletinin çökmesiyle Türk savunma sanayii de ciddi yara aldı. Ama Cumhuriyet'le birlikte yeniden canlanmaya başladı.

SAVUMA SANAYİİNDE ATATÜRK DÖNEMİ

Cumhuriyetin ilk yıllarında Büyük Atatürk'ün ortaya koyduğu stratejik vizyonla bütün yokluk ve imkansızlıklara rağmen bu miras yeniden canlandırılmaya çalışıldı. 1920'lerde Ankara Silah Fabrikası'ndan Kırıkkale mühimmat tesislerine, uçak tamir fabrikalarından Nuri Demirağ'ın Beşiktaş Uçak Fabrikası'na kadar geniş bir üretim zinciri kuruldu. Türkiye 1930'ların sonunda sadece kendi ihtiyacı için değil, komşu ülkelere bile silah satabilecek seviyeye ulaşmıştı. Nitekim 1937'de Yunanistan'a 1,5 milyon liralık silah ihracatı, genç Cumhuriyet'in savunma vizyonunun ne kadar iddialı olduğunun göstergesiydi. Ancak bu girişimler uzun ömürlü olamadı. Atatürk'ün vefatından sonra devlet alım politikaları, siyasi çekişmeler ve dış baskılar nedeniyle birçok tesis kapanmak zorunda kaldı. Nuri Killigil'in mühimmat fabrikası bir sabotaj sonucu yok oldu; Vecihi Hürkuş'un projeleri destek bulamadı, THK'nin uçak fabrikası kapatıldı. Türkiye, bir süre sonra savunma sanayiinde kendi kendine yeten değil, dışa bağımlı bir ülke haline geldi.

"SİZİ KORUYAMAYIZ" DÖNEMİ

Türkiye'yi bağımsız savunma üretimine iten asıl kırılma 1960'lardan itibaren yaşandı. 1960 darbesi siyasi dengeleri bozarken, 1964'te gelen Johnson Mektubu, Türkiye'ye ilk kez bir müttefikin ağzından "ABD çıkarlarına aykırı bir durumda sizi korumayız" mesajını veriyordu. Bu aslında bir meydan okumaydı. Ardından 1974 Kıbrıs Barış Harekatı geldi. Türkiye bu operasyonla askeri anlamda güçlü bir irade ortaya koydu ancak ABD'nin uyguladığı ağır ambargo, ülkenin savunma ürünlerine erişimini neredeyse tamamen kesti. Bu ambargo acı bir gerçeği tekrar hatırlatıyordu: Savunma gücünü başka ülkelerin insafına bırakanlar, dış politika bağımsızlığını da kaybeder. Bu nedenle 1975'te ASELSAN'ın kurulmasıyla başlayan süreç, modern Türk savunma sanayiinin temel taşlarını döşedi. Sonraki yıllarda TUSAŞ, HAVELSAN, ROKETSAN, TEI gibi kritik kurumlar Türkiye'nin kendi göbeğini kesebilmesi için inşa edilen yapı taşları oldu. Ancak arkasında güçlü siyasi iradenin olmaması nedeniyle bu savunma sanayii kuruluşları adeta kadük kaldı, beklenen gelişim sağlanamadı ve dışa bağımlılık devam etti, ta ki 2000'li yılların ortalarına kadar.