Rusya'nın nükleer gösterisi

Geçtiğimiz hafta devlet başkanı Putin' Rusya'nın sahip olduğu nükleer silahları tek tek anlattığı bir konuşma yaptı. Özellikle Avrupa'ya karşı üstü kapalı tehditleri de içeren bu konuşmasında Putin'in Şeytanı olarak da adlandırılan Sarmat nükleer başlıklı uzun menzile sahip balistik füzelerin Rusya'nın çeşitli stratejik yerlerine konuşlandırıldığını da söyleyen Putin bir adım ileri giderek bu füzelerin aktive edildiğinden de bahsetti. Ayrıca İngiltere'yi tek atışla yok edebilecek geliştirilen yeni nesil nükleer torpidonun üretim aşamasına geldiğini de belirtti. Nükleer kabiliyetli hipersonik füzeler, uçaklar, gemiler vs. Nükleer de nükleer. Putin adeta kıyamet senaryosunu yeniden yazdı. Ancak Putin'i bu kadar çok nükleer silah göstermeye iten şey neydi Ne oldu da Rusya daha öncekilerden farklı olarak ilk defa nükleer konusunda somut bir adım attı Bugün biraz bunu analiz etmeye çalışacağım. Aslında her şey geçen hafta Fransa Cumhurbaşkanı Makron'un Ukrayna'ya asker gönderilebileceğinden bahsetmesiyle başladı. Makron'a benzer açıklamaları diğer bazı Avrupa ülkelerinin liderlerinin de yapmasıyla Rusya harekete geçti. Çünkü resmi askeri güçlerle Avrupa'nın Ukrayna'ya müdahalesi Rusya için adeta sinir uçlarına dokunmak gibi bir şey oldu. Zaten iki yıldır savaştığı Ukrayna'yı NATO'nun tehdidi olarak gören Rusya, ilave olarak Avrupa'nın askerleriyle de savaşmak istemiyor. Belki daha da önemlisi zaten zar zor Ukrayna'da işgal ettiği mevcut mevzilerini koruyabilen Rusya, ABD ve Avrupa'nın Ukrayna'ya son dönemde yeterli askeri desteği verememesi nedeniyle yakaladığı taarruz fırsatını elinden kaçırmak istemiyor. Şu an Ukrayna ordusu iki yıl öncekinin aksine Ruslara karşı ülkeyi koruyabilecek güçte değil. Anladığımız kadarıyla Rus ordusu bu bahar sonu veya en geç yaz başında kuzeyde Dombas ve güneyde Kırım istikametinden kuşatıcı manevralarla Dinyeper nehrine kadar olan bölgeyi ele geçirecek stratejik bir taarruza hazırlanıyor. Ancak Avrupa Rusların Dinyeper nehrine ulaşmaları durumunda orada durmayacaklarını çok iyi biliyor. O yüzden daha önce de söylediğim gibi Dinyeper nehri aslında şu an görünmez bir siyasal sınır durumunda ve Ukrayna ordusunun Rus ordusuna karşı tesis ettiği son savunma hattıdır. Dinyeper nehrinin batısında derinliğine savunma yapılabilecek yeterli mevzi yoktur. Dolayısıyla Rusların Dinyeper nehrine ulaşması durumunda Avrupa Rusların başta Polonya sınırı olmak üzere kendi kapısına dayanmasını beklemeden Ukrayna'da Ruslarla savaşa girmekten çekinmeyecektir. Bu mücadelede denge nerede duracak bunu önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz ama şimdilik karşılıklı salvolarla sular biraz daha ısınacak gibi görünüyor. Bu arada söyleyeyim nükleer bir savaş tehlikesi ihtimal dahilinde değil ancak Ruslar nükleer kapasitelerinin caydırıcılığından yararlanarak olası stratejik taarruzları için ön açmak niyetindeler. Buna karşı geçtiğimiz aylarda olduğu gibi ABD ve başta İngiltere olmak üzere Avrupa derin güçleri Karadeniz'deki Rus güçlerine yeniden asimetrik saldırılar yapabilirler, hatta bir adım öteye giderek Rusya'nın Ukrayna sınırına yakın yerlerde özel kuvvet operasyonları düzenleyebilirler. Ayrıca Wagner kurucusu Prigojin ve Rus muhalif Navalni örneklerinde olduğu gibi Rusya'nın iç düzenini test edebilecek batı destekli yeni hamleler ortaya çıkabilir. ABD ve Avrupa'nın kullanabileceği bütün bu hibrit yöntemler Rusları durdurabilecek mi tahmin etmek oldukça güç ama mücadelede güç seviyesindeki artışlar çetin pazarlıkları da ortaya çıkarır. İşte tam da bu noktada Türkiye'nin arabuluculuğu ve siyasal kapasitesi krizin yayılmasının önlenmesinde daha da önem kazanacaktır.