Oyalama taktikleri Amerika için mi

ABD ve İran arasındaki görüşmelerin ikinci tur toplantısı yarın yine Hürmüz Boğazı manzaralı Umman'ın başkenti Muskat'ta yapılacak. Taraflardan çelişkili açıklamalar gelse de durum kritikliğini korumakta, yani henüz bir uzlaşı yok. ABD'ye göre doğrudan İran'a göre dolaylı yapılan bu görüşmeler sadece İran'ın geleceği için değil aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu açısından da son derece önemli. Enteresan olan husus ise savaşta olsa barışta olsa sonuç değişmeyecek gibi görünüyor.

ORTADOĞU'DA KAOS ÖNGÖRÜLÜYOR

ABD'nin İran'a dayattığı iki husus var. Birincisi İran'ın nükleer tesislerini tahrip etmesi. İkincisi ise Çin'e olan petrol ihracatını kesmesi. İran ABD'nin dediklerini yaparsa Çin ve Rusya ile bağları kopar. Bunun sonucunda savaşmadan ABD'ye teslim olmuş olur. Şayet dediklerini yapmaz ise ABD'nin askeri operasyonuna maruz kalır. Ekonomisi çöker ve içeride yıllardır ambargolar nedeniyle perişan haldeki halk isyanıyla rejim büyük bir ihtimalle değişir, yerine ABD'ye müzahir bir yönetim gelir ve İran dört parçalı federatif bir yapıya dönüşür. Yani İran Iraklaşır. Dolayısıyla sonuç değişmiyor. Tabii olay sadece bununla da kalmıyor. İran'ın istikrarsızlaşması hem Türkiye hem de Ortadoğu için ciddi riskler barındırıyor. Türkiye'yi ayrıca anlatacağım ama İran'dan sonra sıralı veya sırasız ABD Ortadoğu'daki diğer ülkelere aynı şeyleri yapmaktan çekinmeyecektir. Ve tamamı Arap olan bu ülkelerin ABD'ye karşı koyabilecek güçleri yok. Ekonomisinde stratejik daralma yaşayan ABD'nin başta Ortadoğu olmak üzere kayıplarını gücünün yettiği ve zayıf bulduğu ülkelerden çıkarmak istemeyeceğini kim söyleyebilir

TÜRKİYE'NİN DURUMU FARKLI

Ülkemiz Ortadoğu dahil olmak üzere Anadolu merkezli jeopolitiğin tam ortasındaki bölgenin en güçlü devletidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde 23 yıldır kesintisiz bir şekilde muktedir milli iradeyle yönetilen Türkiye başta savunma sanayii olmak üzere milli güç unsurlarıyla ABD dahil her türlü emperyalist sömürgeci güçlere karşı kendisini fazlasıyla koruyabilecek kuvvet ve kudrete sahiptir. ABD'nin tam da bu dönemde Türkiye'ye karşı sevimli sayılabilecek tavrını yanlış anlamamak gerekir. ABD İran ile meşgul olurken Türkiye'yi karşısına almak istemiyor. ABD Türkiye'yi sadece oyalamak istiyor. Bir taraftan dış politikada övgüler yaparken, diğer taraftan Yunanistan ve GKRY şer eksenini harekete geçiriyor, Kafkaslardaki dört ülkeyi AB üzerinden Türkiye'ye karşı ilişkileri zedeleyici adımlar atmasını teşvik ediyor. Ancak bu noktada CAN AZERBAYCAN'ın onurlu tavır ve duruşunu saygıyla selamlamadan geçemeyeceğim. ABD'nin İran'la işi bittiğinde muhtemelen Türkiye üzerindeki başta PKK olmak üzere çok yönlü baskısı artacak ve bilindik emperyalist kodlarına daha belirgin şekilde geri dönecektir. Aynı şekilde ülkemizde de özellikle DEM partideki bazı PKK aparatlarının terörsüz Türkiye sürecini oyalama çabaları da dikkatlerden kaçmamalıdır. Bu bağlamda geçen yaklaşık beş buçuk aylık süreçte İmralı'daki bölücü başının çağrısına rağmen Kandil ve Fırat'ın doğusundaki teröristlerin hala silah bırakma ve PKK'yı feshetmeleri konusundaki süreci uzatma gayretlerini de unutmamak gerekir. Dolayısıyla bütün bunlar ABD'nin bölgesel stratejisiyle örtüşmektedir. Bu bağlamda önümüzdeki dönemdeki jeopoltik gelişmelerin etkisiyle oluşan zamansal daralmaya bağlı olarak Türkiye'nin PKK'nın Irak ve Suriye'nin kuzeyinden tamamen sökülüp atılması için operasyon alanlarını genişletme konusunda daha hızlı davranması gerekebilir.