Kalbim Kabe'de kaldı

Yaklaşık iki haftalık hac yolculuğunu tamamlayarak canım vatanıma döndüm. Allah gitmek isteyip de gidemeyenlere de kutsal topraklara gitmeyi ve hac görevlerini yerine getirmeyi nasip etsin. Kabe'yi tavaf etmenin, Hazreti Peygamber'in mescidini görmenin, kutsal topraklarda gezmenin ayrı bir havası ve manevi derinliği var. Bunu yaşamak nasip oldu.

ORTAK POLİTİKA

Bundan yaklaşık üç ay kadar önce Ankara'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliğinden beni aradılar ve Suudi Arabistan Hac Bakanlığı'nın beni hac için Suudi Arabistan'a davet etmek istediğini söylediler. Güzel bir davet gerçekten. Ben de kabul ettim. Ama sonra aklıma geldi ve beni neden davet ettiniz diye sordum. Büyükelçilikteki görevli de bana bir televizyon programında Gazze ile ilgili yaptığım bir konuşma ve Filistin'i desteklemem nedeniyle davet edildiğimi söyledi. Bu da güzel tabii ki ama daha kıymetli bir şey var burada aslında. O da Suudi Arabistan'ın Gazze ile ilgili devlet politikasını birinci ağızdan öğrenmiş olmam. Dolayısıyla bazı küçük nüanslar olsa da Suudi Arabistan ve Türkiye Gazze ve Filistin halkına destek konusunda aslında aynı yerde duruyorlar. Ayrıca Suudi Arabistan'ın Türk vatandaşları için hac konusunda özel kontenjan açmış olması da Türkiye'ye bakışını yansıtması bakımından son derece önemli.

DOSTLUK VE ORTAK POLİTİKA GELİŞTİRİLEBİLİR

Elbette iki hafta boyunca hac görevlerini yerine getirirken aynı zamanda güvenlik ve dış politik açıdan iki ülke ilişkilerini değerlendirme fırsatı da buldum. Suudi yetkililerin Türk savunma sanayiine olan ilgileri her geçen gün artıyor. Örneğin daha önceden çöl şartlarına göre modifiye edilmiş Altay Tankları almak istediklerini biliyorum. Ayrıca haziran ayında rutin faaliyetler nedeniyle Suudi Arabistan'da bulunan milli ve yerli bir Türk savaş gemisinin Suudi askeri heyetince ziyaret edildiğini ve ziyaret sonrası Türkiye'den savaş gemisi almak için talepte bulunmaya hazırlandıklarına dair açık kaynak bilgilerine ulaştım. Elbette dost ve kardeş Suudi Arabistan'la kazan kazan temelinde başta savunma ve ekonomi olmak üzere çok yönlü faaliyetlerin geliştirilmesi son derece mümkündür ve yapılmalıdır da. Tarihi, kültürel ve dini bağlarımız olan Suudi Arabistan'la ilişkilerin geliştirilmesi son derece önemli. Şayet biz yapmazsak bu boşluğu başta ABD ve İngiltere olmak üzere diğer ülkeler dolduruyorlar. Gıdadan alt yapıya, otomotivden kimya sanayiine kadar bütün alanlarda Suudi Arabistan'la işbirliği yapabilmek için oldukça geniş fırsat alanları olduğunu söyleyebilirim. Türkiye ile Suudi Arabistan arasında politik, ekonomik, askeri ve diğer alanlarda daha güçlü işbirliklerinin geliştirilmesi sadece iki ülke açısından değil, aynı zamanda Ortadoğu ve Avrasya jeopolitiği açısından da son derece önemlidir.

İYİ NİYETLİ VE DOST CANLISI İNSANLAR

Suudi Arabistan'da hac nedeniyle hac aylarında çok büyük bir insan birikmesi oluyor. Düşünün milyonlarca Müslüman hacı olmak için belirli tarihlerde Mekke ve Medine'ye akın ediyorlar. Hacı adaylarının aynı gerekli ritüelleri sınırlı bir süre içinde buralarda yapmaları gerekiyor. Dolayısıyla ciddi bir alt yapı ihtiyacı var ve Suudi Arabistan'ın alt yapıyı daha da geliştirmesi son derece önemlidir. Ancak görevlilerin ve sorumlu kişilerin gerçekten iyi niyetle sorunları çözmek ve yardımcı olmak için çabaladıklarını da söylemem gerekiyor. Bu bağlamda özellikle Türk inşaat ve bilişim firmaları için oldukça önemli fırsat alanları bulunduğunu da hatırlatmak isterim.