İsveç'te bir Vasa olayı

Vasa 1628 yılında İsveç'te üretilen hem yelkenli hem de kürekli kalyon benzeri büyük savaş gemisinin adıdır. Bu gemi 10 Ağustos 1628 tarihinde bugünkü Stockholm limanından ilk seferine çıkarken yaklaşık bir deniz mili yani 1800 metre bile gidemeden su alarak batmıştı. 24 Nisan 1961 tarihinde neredeyse hiç yıpranmamış olarak denizden çıkarılan bu gemi aynı adla anılan Vasa Müzesine aktarılmış ve müze gemi olarak sergilenmeye başlanmıştır. İsveç'in en önemli turist çeken merkezlerinden birisi haline gelen Vasa müzesini günümüze kadar 28 milyon kişi ziyaret etmiştir. Bugünlerde İsveç'teki en önemli gündem konusu bu. Sadece İsveç değil Avrupa coğrafyasındaki çoğu ülkede de buna benzer çok önemli konular (!) gündem olmaya devam ediyor. Peki biz de durum nedir diye bakacak olursak Türkiye'de ne geçmişte ne de şimdi böyle ıvır zıvır kabilinden konular hiçbir zaman gündem olmamıştır. Evet bunu bir düşünmek lazım neden Türkiye'nin gündemi hep yoğun ve hep yüksek tonda hatta yüksek tansiyonda seyretmekte.

Türkiye şu an Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı operasyonlarını yapıyor. Ordumuz son sekiz yıldır Millî İstihbarat Teşkilatı ile birlikte fiilen Irak'ta, Suriye'de harekat yürütürken, çok anlaşılmasa da Katar'da, Somali'de, Libya'da ve toplam olarak 12 ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri birliklerimiz konuşlanmış durumda. Bu konuşlanma sadece birlik bulundurmadan ibaret değil TSK unsurlarımız aynı zamanda o ülkelerde huzur ve istikrarın sağlanmasında önemli rol oynamaktalar. Yurt içinde MİT'in MOSAD ve yurt dışı güdümlü DEASH gibi terör örgütlerine yönelik operasyonları sürerken adeta sürek avı yöntemiyle ülke içindeki casuslar birer ikişer avlanmakta. İçişleri Bakanlığı her gün başta FETÖ ve PKK olmak üzere yurt içinde sayısız terörle mücadele operasyonları yaparken, devletin dirlik ve düzenini bozmaya çalışan organize suç şebekelerine karşı da ölümcül darbeler indirmekte.

Gazze'de savaş devam ederken, Lübnan'da suikast tipi İsrail saldırıları, İran'da katliam gibi bombalı eylemler meydana geliyor. Irak ve Suriye'nin hali ortada, Ukrayna'daki gerilim her geçen gün daha da artıyor. Belki de söylenmesi gereken en önemli husus hemen yanı başımızda bütün Ortadoğu'yu ateşe atmaya hazır, Gazze'deki çatışmaları bölgesel bir savaşa dönüştürmek isteyen, aklı selimini yitirmiş, cinnet halindeki ABD'nin şımarık çocuğu İsrail var. Tablo bu olunca bizde müzede sergilenen gemi enkazı gündem olamaz.

Türkiye'nin gündemi nedir diye baktığımızda maalesef çoğu maksatlı olarak yaratılmış suni gündemlerle karşılaşmaktayız. Geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan'daki futbol karşılaşmasını Atatürkçülük tartışması üzerinden toplumsal bir soruna hatta iki ülke arasında siyasi bir krize dönüştürme çabaları, Türkiye'de tekrar hilafet ve kelimeyi tevhit tartışmalarını gündeme getirme gayretleri, 22 ve 23 Aralık 2023 tarihlerinde Irak'ın kuzeyinde askerlerimize karşı yapılan terör saldırılarının ülkemizi ve ordumuzu yıpratacak tarzda kara propaganda haline dönüştürülmeye çalışılması gibi olayları, Türkiye'nin yoğun iç ve dış politik, ekonomik ve güvenlik içerikli gündemini neredeyse gölgede bırakacak yapay ama ciddiye alınması gereken sinsi çabalar olarak görmek gerekir. En acısı da Türkiye'nin gururu, dünyada İHA ve SİHA konusunda lider durumunda olan BAYKAR firmasına ve değerli yöneticilerine karşı bir takım yalan yanlış ithamlarda bulunulması ve onlara iftiralar atılması olsa gerek. BAYKAR firması TUSAŞ ve ASELSAN gibi diğer savunma sanayi firmalarımızla birlikte Türkiye'nin ortak değeri ve bekasının garantisidir. Milletçe sahip çıkmaya devam etmemiz gerekiyor. Emperyalistlerin bir ülkeyi ayrıştırmak için uyguladıkları ilk yöntem aynı Vecihi HÜRKUŞ, Nuri KİLLİGİL örneklerinde olduğu gibi hedef aldıkları toplumdaki o toplumu koruyan savunma mekanizmalarını itibarsızlaştırarak ve hatta düşmanlaştırarak birer ikişer yok etmektir. Türkiye geleceğine güvenle bakmak istiyorsa önce topluma ve devlete sahip çıkan, onlar için mücadele eden kişi, kurum ve kuruluşlara sahip çıkmalıdır. Bunlardan bir tanesi BAYKAR firması ve firmanın kıymetli yöneticileri ile 4500 çalışanıdır. Ülkemiz için anlam ve değer ifade eden bütün kurum ve kuruluşların yalnız olmadığını ve Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını bir kere daha hatırlatmak isterim.