İsrail neyi bekliyor

Suriye'deki devrimden sonra geçen yaklaşık bir aylık sürede İsrail güvenliğini bahane göstererek Suriye'deki çeşitli yerleri vurmaya devam ediyor. Ancak Golan Tepeleri bölgesinde bazı taktik ilerlemeler yapsa da geniş kapsamlı işgal hareketlerine de girişmiyor. Dahası şu ana kadar Suriye'nin yeni yönetimini ve bölgedeki grupları etkilemeyi amaçlayan baskıcı hareket ve söylemlerin dışında stratejik manevralarda bulunmuyor. O zaman İsrail neyi bekliyor

TAKTİK ÜSTÜNLÜKTEN STRATEJİK GERİLEMEYE

İsrail'in savaş stratejisi ABD gibi hava üstünlüğüne dayanmaktadır. Birinci aşamada Gazze'deki Filistinliler veya Yemen'deki Husiler ile yeni Suriye devletinde olduğu gibi hava savunma sistemleri olmayan veya İran gibi hava savunma silahları köreltilmiş ya da baskı altına alınmış güçlere karşı ABD'nin verdiği gelişmiş savaş uçaklarıyla saldırılar yapmak, ikinci aşamada hava taarruzlarıyla yumuşatılmış sahalarda yine hava gücü desteğiyle sınırlı kara operasyonları icra etmek İsrail'in temel savaş stratejisini oluşturmaktadır. İstihbarat gücüyle hedef ülkelerin içten zayıflatılması, ABD ve Batı desteğiyle hedef ülkeler üzerinde algı manipülasyonları yapılması ve kamuoyu baskısının oluşturulması bu savaş stratejisini tamamlayıcı öğelerdir. Diğer önemli husus ise İsrail'in bir yere saldırabilmesi için mutlaka oranın ABD ve Avrupalı devletler tarafından izole edilmiş olması gerekir. Aksi takdirde İsrail'in mevcut harp kapasitesiyle çok yönlü dış destek garantisi olmadan müstakil askeri operasyon yapabilmesi çok zordur.

DENGELER DEĞİŞTİ

İsrail mevcut pozisyonda zayıf veya baskı altına alınmış ve önceden savaşıp kaybeden ülkelerle komşudur. Bu durum Arap-İsrail savaşları sonucunda oluştu. Ancak geçtiğimiz hafta, İsrail'de yayımlanan bir raporda da belirtildiği gibi İran'ın uzun süredir en büyük tehdit olduğu ancak artık sahneye yeni güçlerin girdiği ifade edildi. Kim bu güç tabii ki Türkiye. İsrail ilk defa kendisinden daha güçlü bir devletle yani Türkiye ile doğrudan olmasa bile dolaylı komşu oldu. Şu aşamada yapabileceği çok da fazla bir şeyi olmayan İsrail, gözünü sahadaki gelişmelere dikti ve sahadaki gelişmelerin istikrarsız bir Suriye oluşturması için de uğraşıyor. Bunlar özet olarak iki hususu kapsamaktadır. Birincisi Fırat'ın doğusundaki PKKPYD'ye özerklik sağlanması ve yeni Suriye anayasasında bunun yer almasının temin edilmesi, ikincisi ise yıllardır zaten atomize olmuş Suriye'deki toplumsal grupların etnik, mezhepsel ve dinsel sosyal fay hatları üzerinden ayrıştırılması ve böylece istikrarsızlığın kalıcı hale getirilmesi şeklinde özetlenebilir. Aksi takdirde kendisine karşı oluşacak stratejik dengenin sonuçlarıyla yaşamak zorunda kalacak.