İsrail-İran savaşının askeri yansımaları
Savaşın altıncı gününde İsrail'le İran arasındaki askeri mücadeledeki stratejilere ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya başladı. Ayrıntılara geçmeden önce İsrail'in yüksek teknoloji kullanarak karmaşık saldırı yöntemlerini kullandığı ve İran'a askeri saldırı için uzun süredir çalıştığı anlaşılıyor. Bütün bu saldırıların arkasındaki temel strateji ise İsrail devletinin kurucu liderlerinden ve İsrail'in altıncı başbakanı olan Menahem Begin'in adıyla anılan Begin doktrinini esas alındığı görülüyor. Bu doktrin İsrail'e komşu devletlerin asla nükleer silaha sahip olmaması, olmaya çalışanlara ise askeri yöntemlerle engel olunması gerektiğini ifade ediyor.
İSRAİL'İN STRATEJİSİ
İsrail başlangıçtan itibaren İran'ın askerî açıdan felç olması ve lider bölünmesi yaşamasına dayanan bir stratejiyi esas alıyor. Bu stratejinin gerçekleşmesi için sürpriz saldırı yapması gerekiyordu ve öyle de yaptı. Tam da iki gün sonra Umman'da İran-ABD arasında nükleer görüşmeler yapılacakken İsrail'in İran'a saldırısı sadece İran üzerinde değil diğer devletler üzerinde de sürpriz etkisi yarattı. Bu maksatla İsrail ilk başta toplam iki yüz uçaklık hava gücüyle dalgalar halinde İran'ın askeri ve stratejik tesislerini vurmaya başladı. Ama aynı zamanda aralarında genelkurmay başkanının da olduğu İran ordusunun komuta kademesinden üst düzey 20 kişiyi ve İran'ın nükleer programını yürüten dokuz nükleer fizikçiyi cep telefonu sinyaline güdümlü füzeler ve yapay zeka donanımlı kısa menzilli akıllı drone'larla öldürdü. Elbette özellikle içeriden yapılan saldırılar sonucu suikasta uğrayan kritik insanların öldürülmesi İran'ın hem ordu sisteminde komuta boşlukları oluşturduğu gibi aynı zamanda devletin lider kadrolarında bir şüphe ve endişeye yol açtı. Şimdilerde İran devlet kademelerinde neredeyse herkesin herkesten şüphelendiği kaotik bir durum yaşanıyor. Savaşın başlangıcından bu yana geçen altı günde toplam 43 saldırı dalgasında 1064 sorti ile saldırı yapan İsrail'in beklenenin aksine özellikle Suriye hava sahasını kullanarak bu saldırıları gerçekleştirdiği görülmektedir. Elindeki 22 tanker uçağından ancak 14'ünü aktif olarak kullanabilen İsrail'in havada yakıt ikmali konusunda ABD ve Almanya'dan yardım aldığı bilinmektedir.
İRAN'IN STRATEJİSİ
İran başlangıçta yaşadığı felç etkisini aşmak için kendi içinde ciddi mücadele verirken hava sahasının hakimiyetini kaybetmiş olduğu için ancak füzelerle 18 saat sonra karşılık verebildi. Şu ana kadar İsrail'e 760 SİHA ve 822 füze fırlatan İran'ın sonradan da olsa İsrail üzerinde beklenmedik etki oluşturmaya başladığı görülüyor. İsrail'in 22 bin 500 kilometrekarelik küçük bir yüzölçümüne sahip olması, İran'ın yapabildiği mahdut saldırıların etkisini atırmaktadır, yani İsrail'e bir tane bombanın düşmesi bile İsrail'in İran'a bir filo savaş uçağıyla yaptığı hava saldırısına denk etki üretmektedir. İran saldırılardaki etkinliğini artırmak maksadıyla önce seyir füzeleri ve orta menzilli taktik balistik füzelerle saldırarak İsrail'in hava savunma sistemi demir kubbeyi yormakta ve doygunluk noktasına erişmesini sağlamaya çalışmaktadır. Böylece elindeki hipersonik füzeleri kullanmak için uygun zemin oluşmasını temin ederek hedefte zamanlamayı da sağlayacak şekilde son safhada hipersonik füzelerini kullanmaktadır. Bu strateji ile devam ettiği saldırılarında İran'ın İsrail'i köşeye sıkıştırmaya başladığı anlaşılıyor. İran'ın harbin travmatik etkilerini absorbe etme kabiliyetinin İsrail'den daha fazla olduğu dikkate alınırsa ve şayet ABD ile Avrupa ülkeleri İsrail'in yanında savaşa girmezlerse uzun süreli yıpratma savaşının galibi İran olabilir. Ancak ABD ve Avrupalı müttefikleri İsrail'in yanında savaşa girerlerse ya da İsrail'e verdikleri destekle birlikte yeni yetenekler kazanmasını sağlarlarsa işler İran'ın aleyhine dönebilir. Şimdilik rejimin devrilmesiyle ilgili bir sorunun görünmediği İsrail'le savaşta İran, bundan sonra daha fazla içine kapanacak gibi görünüyor, buna karşın İsrail üzerindeki dünya kamuoyu baskısı da artıyor.