İran-İsrail savaşının Türkiye'ye etkileri
İran ve İsrail arasındaki karşılıklı saldırılar devam ederken en fazla merak edilen sorulardan biri bu savaş Türkiye'ye sıçrar mı Ya da İsrail Türkiye'ye saldırır mı Savaş yakınımızda cereyan ettiği için ve belirsizliğini koruduğu için bu tür sorular sormamız gayet normal. Bunun da ötesinde savaşın taraflarınca ciddi şekilde propaganda faaliyetleri yürütüldüğünden gerçekleri olduğundan farklı görme durumumuz olabiliyor, bu nedenle de savaşın Türkiye'ye etkileri konusunda kafamız biraz karışmış olabilir.
TÜRKİYE GÜÇLÜ BİR ÜLKE
Ülkemizin doğudan batıya hem coğrafi derinliğe sahip olması hem de üç tarafının denizlerle çevrili olması bize stratejik güvenliğimizi sağlamada önemli avantajlar sağlar. Özellikle doğu hariç diğer yönlerden gelebilecek saldırıları deniz alanlarında yükseltilerin olmaması nedeniyle önceden ve uzaktan görüp reaksiyon gösterme imkanı verir. Halen cumhuriyet tarihinin en yüksek milli güç kapasitesine erişmiş olmamız da olası bir harpte uzun süreli savunma stratejilerini başarıyla uygulayabilmemizi sağlar. Teknik olarak bakıldığında mevcut şartlarda bölge jeopolitiğinde küresel güçler dahil ülkemize karşı askerî harekat düzenleyebilecek herhangi bir ülke bulunmamaktadır. Savunma sanayii kapsamında bakıldığında bunun en önemli nedeni ise Çelik Kubbe'dir. Çelik Kubbe tek bir silahın ismi değil, çok katmanlı hava savunma sisteminin adıdır. Bu sistem içerisinde bulunan özellikle radar sistemleri F-35 dahil İsrail uçaklarının yaklaşık 500 km'den tanınması ve 400 km'den teşhis edilmesini sağlayacak kapasitededir. Normal şartlarda İran'ın elindeki en gelişmiş hava savunma sistemleri, İsrail'e ait F-35 savaş uçağını ancak 40 km mesafeden teşhis edebilmektedir. Yani onu görememekte ve doğal olarak vuramamaktadır. Ama bizim radar sistemlerimiz F-35'leri görebilmekte ve Çelik Kubbe sistemi içinde yer alan yaklaşık 400 km füze menzilleri ile derinlikte vurabilecek kabiliyete sahip bulunmaktadır.
TÜRKİYE'NİN STRATEJİK CAYDIRICILIĞI
Ülkemizin sahip olduğu füze ve radar teknolojisi bizi savunmada en üst lige taşımış durumda. Dikkat edilirse küresel sömürgeci güçler daha önceden Irak ve Suriye örneklerinde olduğu gibi ülkelerin egemenliklerini başlangıçta hava güçleri ile gasp etmekte, sonra da karadan ya kendileri ya da kendilerine bağlı vekalet unsurları tarafından işgal etmekteler. Burada havadan işgal bir ülkenin en önemli egemenlik hakkının zorla elinden alınması demektir. Savaş uçağı teknolojisine her yıl milyar dolarlar yatıran küresel güçlere karşı durabilecek bir ülke daha düne kadar yoktu. Ama şimdi bir ülke var: Türkiye. Ülkemiz hem yerli ve milli savaş uçağı üretme kabiliyetiyle hem de olası düşman hava harekatlarını önleyebilecek radar ve füze teknolojisiyle adeta aşılamayacak bir duvar niteliğinde ama dahası var. 2028'den itibaren bölgedeki hava üstünlüğü bize geçecek. Yani nasıl ki İran ABD yapımı İsrail'in F-35'lerini göremiyorsa, 2028'den itibaren dünya bizim savaş uçağımız KAAN'ı göremeyecek. Çünkü mevcut hava savunma sistemlerinin radarları KAAN uçağını 500 km mesafeden bir metrekarenin ancak on binde biri kadar büyüklükte görebilecek, yani göremeyecek. Müthiş değil mi Yapanların eline sağlık.