Ankara artık yalnızca savunma refleksleriyle hareket eden bir aktör değil; modern harbin ve uzay rekabetinin kurallarını yeniden tanımlayan bir güç merkezidir. Türkiye'nin Fergani Uzay Programı kapsamında geliştirdiği hibrit motorlu yörünge transfer aracını uzay ortamında başarıyla test etmesi teknik, stratejik ve tarihsel bir eşik anlamı taşımaktadır. Günümüzde yörünge transfer sistemlerinin büyük bölümü ya katı ya da sıvı yakıtlı motorlara dayanırken, Türkiye her iki sistemin avantajlarını bir araya getiren hibrit motor teknolojisini uzay koşullarında çalıştırarak dünyada öncü bir adım atmıştır. Uzayda motor testi, eksi 270 derece sıcaklıkta ve yer çekimsiz ortamda geri dönüşü olmayan riskler barındıran son derece zor bir süreçtir. Buna rağmen elde edilen başarı, Türkiye'nin mühendislik kabiliyeti, sistem güvenilirliği ve teknoloji geliştirme iradesinin geldiği noktayı açık biçimde ortaya koymaktadır. Kızılelma ve ANKA-3'le insansız hava gücünde yeni dönemGökyüzünde yaşanan dönüşüm, uzaydaki ilerlemeyi tamamlamakta ve modern hava muharebesinde köklü bir paradigma değişimi oluşturmaktadır. BAYKAR tarafından geliştirilen Kızılelma insansız savaş uçağı; MURAD AESA radarı, radar güdümlü Gökdoğan füzesi ve yapay zeka destekli otonom sistemlerle birlikte insansız bir platformun görüş ötesi (BVR) hava-hava angajmanlarına etkin biçimde dahil edilebileceğini ortaya koymuştur. Bu gelişme, bugüne kadar büyük ölçüde pilotlu ve yüksek maliyetli savaş uçaklarının tekelinde olan hava üstünlüğü mücadelesinin yeniden tanımlanması anlamına gelmektedir. Bu mimarinin devamı ve kritik unsurlarından biri olan TUSAŞ üretimi ANKA-3 ise düşük görünürlüklü tasarımı sayesinde yüksek tehditli hava sahalarında görev yapabilecek bir kapasite sunmaktadır. Dünyanın en görünmez uçağı olan F-35 bile, üzerinde 200 km menzilli Gökdoğan füzesi olan ANKA-3'ü ancak 23 kilometreden görebilmektedir. Böylece hem Kızılelma hem de ANKA-3, insansız sistemleri yalnızca keşif veya taarruz görevleriyle sınırlı olmaktan çıkarak, önleme ve hava savunma destek rollerinde de hava üstünlüğü mücadelesinin belirleyici aktörleri haline gelmiştir. Sürü konsepti, ağ merkezli harp ve otonom muharebe aklıYeni dönemin belirleyici unsuru yalnızca sürü halinde görev yapan insansız platformlar değil; bu sürüyü yöneten ağ merkezli komuta kontrol ve otonom muharebe mimarisidir. Artık ülkemizde AESA radarlar, elektro-optik sensörler ve yapay zeka destekli karar algoritmaları sayesinde hedef tespiti, tehdit önceliklendirmesi ve angajman süreçleri çok kısa süreler içerisinde, asgari insan müdahalesiyle gerçekleştirilebilmektedir. Dağınık ama eş güdümlü bu yapı, klasik merkezi ve hiyerarşik komuta anlayışının yerini kolektif ve esnek bir harp mimarisine bırakmaktadır. İnsansız savaş uçakları yalnızca verilen emirleri uygulayan araçlar değil; sahadaki duruma göre görev paylaşımı yapabilen, rol değiştirebilen ve ortak bir muharebe aklı üretebilen sistemlere dönüşmektedir. Bu yaklaşım, pahalı ve sınırlı sayıda üretilen F-35 ve F-22 gibi platformlara karşı maliyet-etkin fakat yüksek caydırıcılığa sahip yeni bir denge oluşturmaktadır. Entegre güç mimarisi ve stratejik sonuçlar

9