Gazze'de kan, New York'ta vicdan

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 80. toplantısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajları damga vurdu. Her yıl düzenlenen BM Genel Kurulu toplantısı bu yıl yalnızca diplomatik nezaket cümlelerinin havada uçuştuğu rutin bir platform olmadı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kürsüden yaptığı konuşma, özellikle Gazze'de yaşanan vahşeti "soykırım" olarak tanımlaması, küresel siyasette önemli bir kırılma anı olarak kayda geçti.

Batı'nın sesizliği, Türkiye'nin çağrısı

İsrail'in savaş uçaklarıyla yerle bir edilen evler, hastaneler, bombalanan okul bahçelerinde can veren çocuklar... Bunların karşısında ABD ve Avrupa'dan yükselen tek ses: "İsrail'in kendini savunma hakkı." Peki, yüz binlerce çocuğun ölümü, hastane enkazları, açlığa ve susuzluğa mahkûm edilen bir halk, hangi "savunma hakkı"na sığar Erdoğan'ın BM kürsüsündeki çıkışı, işte bu sahte meşruiyet perdesini yırtan bir ses oldu. Gazze'de yaşananın adı ne "çatışma"dır ne "askeri operasyon." Bu bir soykırımdır ve Türkiye, bunu dünya kamuoyuna ilan eden ilk ülkelerden biridir.

Trump ve Müslüman liderlerle görüşme

Genel Kurul sonrasında Erdoğan'ın Trump'la ve Müslüman ülke liderleriyle yaptığı görüşmeler, meseleyi yalnızca bir konuşma düzeyinde bırakmadığını gösteriyor. Bu toplantılar, Gazze'nin kaderine terk edilmediğinin, Müslüman dünyanın en azından diplomasi zemininde harekete geçmeye başladığının işareti. Fakat bu noktada acı bir gerçek de ortada: Eğer Müslüman ülkeler bir araya gelip ortak bir duruş sergileyemezse, Gazze'nin çığlığı yalnızca bir istatistik olarak kalacaktır. Erdoğan'ın çağrısı, aslında bu dağınıklığa da yönelmiş sert bir uyarıdır.

Türkiye'nin çabaları ve İsrail'in rahatsızlığı

Türkiye, yalnızca sözde değil, sahada da Gazze'nin yanında oldu. Diplomatik girişimler, yardım koridorları için verilen mücadele, İsrail'in uluslararası hukuk önünde sorumlu tutulmasına yönelik adımlar, Tel Aviv'i rahatsız etmeye devam ediyor. Bugün İsrail'in uluslararası arenada giderek yalnızlaşmasının sebeplerinden biri de Türkiye'nin bu ısrarlı tavrıdır. Erdoğan'ın yüksek sesle yaptığı çıkışlar, İsrail'in propaganda duvarında gedikler açıyor. Bu yüzden Ankara'nın tavrı, sadece Filistin halkına moral değil, aynı zamanda İsrail için de ciddi bir diplomatik baskıdır.

İkiyüzlü dostlukların testi