Mısır'ın ev sahipliğinde yürütülen yoğun müzakereler sonunda, İsrail ve Hamas arasında nihayet ateşkes mutabakatı sağlandı. Bu anlaşma, sadece iki taraf arasındaki çatışmayı durdurma girişimi değil; aynı zamanda bölgesel dengelerin yeniden şekillendiği diplomatik bir dönüm noktası olarak da değerlendiriliyor. Arabuluculukta Mısır ön plana çıkarken, ABD, Katar ve Türkiye'nin destekleri süreci tamamlayıcı bir çerçeve oluşturdu. Özellikle 80. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler, uluslararası aktörlerin Gazze konusunda ortak zemine yaklaşmasını kolaylaştırdı.
MISIR, ABD VE BÖLGESEL DENGE
Kahire görüşmeleri öncesinde, İsrail "Hamas'ın Gazze'deki varlığının sona ermesini" ön koşul olarak sunmuştu. Buna karşılık Hamas, "kendini feshetmeye" ve yönetimi Gazze'deki teknokrat bir geçici hükümete devretmeye hazır olduğunu belirtti. Bu adım, İsrail'in saldırılarını meşrulaştırmakta kullandığı en önemli argümanı ortadan kaldırdı. Görüşmelerde ABD'nin baskısı, Mısır'ın ara buluculuğu ve bölgesel aktörlerin temaslarıyla "silahsızlanma ve geçici yönetim" formülü olgunlaştı.
REHİNELER ÜZERİNDEN SİYASİ GÖSTERİ
Anlaşmanın duyurulması sürecinde öne çıkan isimlerden biri Donald Trump oldu. Trump, Hamas'ın elindeki rehinelerin serbest bırakılması sürecinde aktif rol oynadığını öne sürerek, bunu küresel bir siyasi başarı olarak sunmak istiyor. Ayrıca barış getiren başkan olarak Nobel ödülünü de kapmak düşüncesinde ama çok zor. Bu yönüyle anlaşma, yalnızca insani değil, aynı zamanda Trump'ın uluslararası ortamda yapmaya çalıştığı siyasi gösteri niteliği de taşıyor.
TÜRKİYE'NİN DENGELEYİCİ VE DESTEKLEYİCİ DİPLOMASİSİ
Türkiye, sürece doğrudan taraf olmamakla birlikte hem Mısır hem de Katar üzerinden diplomatik temaslarını sürdürdü. Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan, BM 80. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Gazze'de kalıcı barışın bölgesel istikrar açısından önemini vurguladı. Aynı toplantı sırasında ABD, Mısır ve Filistin temsilcileriyle yaptığı temaslar, ateşkes çağrısına uluslararası destek kazandırdı. Ankara'nın önerdiği uluslararası gözlem mekanizması fikri, anlaşma metninin denetim bölümünde kendine yer buldu. Böylece Türkiye, sürecin merkezinde olmasa da dengeleyici ve yapıcı bir diplomatik katkı sundu. En son olarak MİT başkanı İbrahim Kalın'ın da Mısırdaki barış görüşmelerine katılması Türkiye'nin süreçteki aktif siyasetinin kabul edildiğini göstermesi bakımından önemli.