Geçtiğimiz çarşamba günü yaşanan Silivri merkezli deprem, hepimizin yüreğini ağzımıza getirdi. Depremde can kaybı yaşanmamış olması içimizi biraz olsun ferahlattı. Ama bu ferahlığa kapılmamak lazım çünkü asıl büyük tehlike geçmiş değil. Sanıldığının aksine asıl büyük tehlike deprem değil hazırlıksız olmamızdır. Çünkü birtakım bilimsel tahminler yapılsa da depremin ne zaman ve kaç büyüklüğünde olacağını önceden bilebilmek bu günkü teknolojiyle mümkün değil. O yüzden tek çare hazırlıklı olmak. Başta İstanbul olmak üzere depreme hazır mıyız Hayır değiliz.
DEPREME HAZIRLIK
Daha önce de pek çok defa bu konuda yazılar yazıldı, raporlar sunuldu. Ama yaşanan depremler sonrası oluşan rehavet ve önemsememe hali hemen hepimizi kapladı. Depreme hazırlıkta ilk ve en önemli adım olan kentsel dönüşümler şarkılara bile konu oldu ama bir türlü istenen seviyede ve arzu edilen hızlarda gelişme kaydedilemedi. Çözümü çıkarılan kanunlar ve konulan kuralların ötesinde toplumsal bilincin harekete geçmesinde aramak daha doğru olacaktır. Dolayısıyla toplum destekli depreme hazırlık projeleri geliştirilmesi önemlidir. Herkesin taşın altına elini koyması gerektiği bir dönemdeyiz ve hazırlıksız geçen her dakika depreme karşı aleyhimize çalışıyor demektir. Bugüne kadar sokak çağrıları yapmak ve yerli firmaları boykot etmeye çalışmak yerine neden bir kısım siyasetçinin deprem konusunda inisiyatif almadıkları da sorgulanmalıdır. Özellikle İstanbul merkezli yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarına konu paralarla neden bugüne kadar kentsel dönüşümlerde bir çivi bile çakılmadığını herkes sorgulamalıdır. Çünkü depremin siyaseti olmaz ve olmamalıdır da.
DEPREM MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR
Türkiye depremler konusunda oldukça tecrübeli bir ülkedir. Çünkü neredeyse her yıl ülkemizde çeşitli büyüklüklerde pek çok deprem olmaktadır. Ancak küçük ölçekli olanlar kanıksandığı için sadece büyük ölçekli depremler konuşuluyor. Bu doğru bir anlayış değildir. Depreme karşı her zaman bilinçli ve uyanık olmamız gerekmektedir. Küçük depremler aynı zamanda büyüklerin de habercisi olarak görülmelidir. Özellikle ülke ekonomisinin lokomotifi durumundaki ve nüfus yoğunluğu oldukça yüksek olan Marmara bölgesinde yaşanabilecek büyük ölçekli depremin aynı zamanda ülkemizin milli güvenliği için de ciddi tehlikeler oluşturabileceği dikkatlerden kaçmamalıdır. Çünkü böyle zamanlar ülkemize düşman sırtlan sürülerinin de çok yönlü kanallardan harekete geçtikleri karanlık dönemlerdir. En son yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremde etki ajanlarının ve sosyal medya tetikçilerinin hatta sahada haraç kesen alçakların hemen nasıl harekete geçtiklerini hep birlikte gördük. O yüzden depreme hazırlık konusu iç ve dış politikanın da öncesinde ülkemizin birinci konusu olması gerekir. Şimdiye kadar yapılmamış olsa da hemen şimdi depreme hazırlığı birinci konu olarak görmekte geç kalmayalım.