Bugün 30 Ağustos

Tarih 26 Ağustos 1922 saat sabah 04.30 Afyon'un batısındaki mevzilerinde uyuyan Yunan askerleri güm diye bir ses duydu. Sonra gümlemeler bir anda cehennem patlamaları şeklinde bir hal aldı. Türk topçusunun başlattığı tanzim atışları Türk piyadesinin ilerleyebilmesi için manevra alanları açan muharebe atışlarına dönmüştü. Bütün Yunan mevzileri yanıyordu. Gözleri daha kuzeydoğudaki Türk ikinci ordu birliklerinde olan Yunan askerleri hiç beklemedikleri yerden Afyon'un güneyinden baskın tarzında hücuma kalkan Türk askerini görünce tam bir panik haline girdiler. İngilizlerin yaptığı tahkimatlara güvenerek burayı Türkler altı ayda geçemez diyen Yunan genelkurmayı yanılmıştı, çünkü Mehmetçik sabah 06.00'da Tınaztepe'yi saat 09.00'da Belentepe'yi daha sonra Kalecik ve Sivrisi'yi Yunan'dan temizledi. Birinci ordu birliklerimiz daha taarruzun birinci günü, Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar 15 kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi ve Fahrettin Altay komutasındaki Türk 5. Süvari Kolordusu gece intikaliyle Mangal Dağı'nı aşıp düşmanın kaçışını önleyecek şekilde yaklaşık 200 bin kişilik yunan ordusunu geriden kuşatmayı başardı. 27, 28 ve 29 Ağustos'taki yoğun muharebeler sonucunda Afyon ve Kütahya illerimiz emperyalist Yunan artıklarından kurtarıldı. 30 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Atatürk'ün bizzat Zafer Tepe'den sevk ve idare ettiği meydan muharebesiyle dört bir taraftan çevrilmiş Yunan kuvvetleri imha edilerek kaçanlar için İzmir'e doğru takip harekatı başlatıldı. Büyük çoğunluğu Türk askerinin süngü hücumları ve yakın muharebeleri sonucu kazanılan zafer bugün bizlerin de bağımsız ve onurlu bir şekilde yaşayabilmemizin başlangıcı oldu. Bu vesileyle başta büyük Atatürk ve silah arkadaşları olan o büyük komutanlarımıza ve hem kanıyla hem de imanıyla düşmanları yurdumuzdan kovan ecdadımıza bir kez daha şükranlarımızı sunuyorum.

GÜNÜMÜZDE 30 AĞUSTOS RUHU

30 Ağustos zaferiyle perçinlenen Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluşu aslında sadece yüce milletimiz için değil bütün Avrasya jeopolitiği bakımından da çok önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Osmanlı'dan sonra 1900'lü yılların başında hem bağımsızlığımızı kazanmamız hem de demokrasiye dayalı bir ulus devletin kurulması çoğu totaliter ve mutlakiyetle yönetilen diğer dünya devletleri için aynı zamanda Türkiye'nin yeni bir rol model olmasını da sağladı. Bu durum küresel emperyal güçlerin hiç de arzu ettikleri bir durum değildi. Çünkü krallık ve monarşik yapılarda baştaki kişinin elde edilmesi bütün ülkenin ele geçirilmesiyle eş değerdir ki bu emperyalist yöntem yüz yıldan fazladır Türkiye için çalışmadı. Türk halkı her seferinde yeniden ve yeniden kendi sosyo politik yapısını üretmeyi ve sorunlarını çözmeyi başardı. Artık dünyada halka dayanmayan hiçbir sistemin var olabilmesi mümkün değildir. İşte en yakında Irak, Libya ve Suriye örnekleri karşımızda. Ortadoğu'daki diğer monarşik devletlerin İsrail karşısında nasıl esir alındıklarını hep birlikte görüyoruz. Sözde Arap Baharı ile başlatılan emperyalist yangın neredeyse bütün Ortadoğu ve çoğu Afrika ülkelerini yakarken 15 Temmuz'da devletine sahip çıkan Türk milletinin sömürgeci dış güçler ile içerideki aşağılık aparatlarına nasıl haddini bildirdiğini de bütün dünya yakinen gördü. O yüzden yakın gelecekte büyük bir küresel kapışmaya doğru hızla sürüklenen dünyamızda milli güç kapasitesinin yüksek olması ülkemiz için çok önemlidir ancak iç cephenin sağlam olması daha da önemlidir. Bunun için topyekûn 30 Ağustos ruhuna sımsıkı sarılarak sosyo ekonomik sorunların çözülmesine daha çok odaklanılması, birlik ve beraberliğimize yönelik iç ve dış tehditlerin daha fazla farkına varıp daha güçlü mücadele edilmesi gerekmektedir. Çok yaşa Türkiye'm.