Anlaşma mı savaş mı
ABD'nin nihai hedefi Çin olan İran'a yönelik askeri operasyonunda zaman iyice daraldı. Yarın Umman'ın başkenti Muskat'ta ABD ve İran heyetleri arasında yapılacak görüşme son derece önemli. ABD tarafı aslında Çin'i kastederek İran'ın petrol ve doğalgaz ihracatını durdurmasını, nükleer tesislerini tamamen ortadan kaldırmasını istiyor. Bugüne kadar İran, ABD'nin bu isteklerini reddetti. Dahası Donald Trump ABD başkanı olduğundan beri İran'a yönelik savurduğu tehditlere karşılık İran-Rusya ve Çin tarafından son bir ay içinde iki adet müşterek askeri tatbikat yapılarak cevap verildi. Dolayısıyla taraflar yarın bu şartlarda masaya oturacaklar.
YARIN ANLAŞMA OLUR MU
Umman'da yapılacak toplantıdan bir anlaşma çıkma ihtimali şu aşamada zor görünüyor. Yıllardır oryantal siyaset yürüten İran belki de ilk defa bu kadar sıkışmış durumda. Çünkü aslında duruma bakılacak olursa İran için bütün yollar aynı yere çıkıyor. Şayet ABD'nin dediklerini yaparsa Rusya ve Çin ekseninden ayrılıp kendisini ABD'nin merhametine teslim etmiş olur. Sonuçta ABD İran'ı parçalar. Şayet ABD'nin isteklerini yapmaz ise ABD ve İsrail, İran'a operasyon yapar. Bu şartlarda kuzeyde Ukrayna ile uğraşan Rusya'nın ve önceliği Tayvan merkezli kendini kuşatan Güney Kore-Japonya-Tayvan-Filipinler-Edonezya- Malezya hattı olan Çin'in İran'ın yanında fiziken savaşa girmesi çok düşük bir ihtimal. Elbette bir kısım silah, teçhizat ve istihbarat desteği verebilirler ama bunun çok da etkisinin olacağı söylenemez. Ayrıca Çin ve Rusya'nın kendi cephelerindeki ABD ve Batılı güçlerin olası bir savaşla İran'da zayıflamasını istemeyecekleri ne malum Dolayısıyla şimdiden Rusya ve Çin'in İran'ın yanında savaşa gireceklerini kabul etmek çok mantıklı değil. Daha da önemlisi ABD ve Batılı güçler özellikle 7 Ekim 2023 Gazze savaşından beri geçen yaklaşık bir buçuk yıllık sürede GKRY ve Ortadoğu'da İran'a karşı bir operasyon için gerekli askeri yığınaklanmalarını tamamlamış durumdayken Çin ve Rusya'nın İran'daki stratejik hazırlıkları halen çok düşük seviyede. Geçtiğimiz bir yıl içinde İsrail-İran geriliminde karşılıklı füze atışmaları, İsmail Haniye ve eski Cumhurbaşkanı Reisi suikastları ile aslında İran'ın test edildiğini daha önce de söylemiştim.
İRAN'IN OLASI HAL TARZLARI
Böyle bir durumdayken İran'ın iki hal tarzı uygulayabilmesi mümkün görünüyor. Birincisi kadim oryantal siyasetinin bir devamı olarak hem ABD'yi hem de Çin ve Rusya'yı idare edebilecek bir orta yol anlaşması yapmaya çalışmak. Ama bu çok zor. ABD ve İsrail'in istekleri çok net. Nükleer tesislerini yok et ve petrol ile doğalgaz ihracatını durdur. Böylece bir taraftan İsrail'in isteği yerine gelmiş olurken diğer taraftan Çin'e olan enerji akışı kesilmiş olacağı için Çin'in üretim kapasitesinin baskılanması söz konusu olabilecek. Aslında bunula bağlantılı bir başka gizli amacı da burada belirtmek lazım; o da Irak ve Suriye'den sonra İran'ın da dört parçaya bölünüp ABD'ye müzahir bir rejimin tesis edilmesi suretiyle Ortadoğu'nun geri dönülmez şekilde istikrarsızlaştırılması ve Türkiye'nin güneyden ve doğudan kuşatılması da söz konusu olabilir. İran'ın ikinci hal tarzı ise kendi milli gücüne güvenerek ABD, İsrail'e ve diğer Batılı sömürgeci güçlere karşı direnmek. Bu da çok zor görünüyor. Çünkü zaten ABD, İran'a karşı bir kara operasyonu düşünmüyor. Havadan nükleer tesisler ile enerji tesislerini vurup İran'ı önce ekonomik olarak çökertmek, bununla paralel olarak içerideki müzahir grupları hareketlendirip rejimi devirmek, İran'ı dört parçalı federatif bir yapıda kendilerinin emrinde olacak bir yeni yönetimle idare etmek. Umarım yarın bir anlaşma olur veya en azından uzlaşmaya doğru bir süreç başlar ancak olası bir ABD-İran savaşının başta göç ve terör olmak üzere Türkiye'ye etkilerine karşı hazırlıklı olmak gerekir.