2025 yılında Türk savunma sanayii

İçinde bulunduğumuz yeni yılda dış ve iç politikanın ana belirleyici unsuru yine savunma sanayii olacak. Çünkü geçtiğimiz yıllarda ülkemize yönelik tehdit seviyesi belirli alanlarda azalsa da farklı alanlarda artmaya devam ediyor. Tehdit-güvenlik ilişkisinin merkezinde ise tarafların yani tehditlerden ziyade tehditlerin arkasında bize tehdit üreten emperyalist aktörler ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli güç kapasitesi ve tehditleri karşılamak için en uygun güç oluşturma stratejileri bulunmaktadır. Türkiye'nin savunma sanayiini geliştirme stratejisi iyi bir şekilde okunacak olursa, bunların işaretlerini de görebilmek mümkündür.

ASİMETRİK SİSTEMLERDEKİ GELİŞMELER

Ana muharebe sistemleri olarak havada savaş uçağı, denizde savaş gemisi, karada ise tank akla gelir. Ama günümüz modern muharebe tekniklerinin geçmiş konvansiyonel anlayıştan farklılaştığı iki önemli nokta vardır ki öncelikle bunlardaki gelişmelere bakmak gerekir. Birincisi güçlü bir hava savunması olmadan bir ülkeyi koruyabilmek mümkün değildir. Bunun karşılığı Çelik Kubbe'dir. Daha önceden söylediğim sözü tekrar hatırlatmak isterim. Yakın gelecekte güçlü bir bütünleşik hava savunma sistemine sahip olmayan ülkeler işgal tehdidiyle karşı karşıya kalacaklar. O yüzden temelde Çelik Kubbe ülkemizin bekası için paha biçilmez bir değer taşımaktadır. Artık Çelik Kubbe milli ve yerli hava savunma sistemi adım adım devreye girmeye başlamıştır. Çelik Kubbe'nin bünyesine milli ve yerli füze sistemlerinin yanında Ruslardan aldığımız S-400'ler ile ABD'den aldığımız I-HAWK füzelerinin entegre edilmesi başarılmıştır. İkincisi ise günümüzde konvansiyonel savaş yöntemlerinin aksine hatlara bağlı olmayan harekat teknikleri uygulanmaktadır. Özellikle başta PKK olmak üzere terör örgütleri bu yönteme uygun olarak teçhiz edilmekteler. Bunun için en önemli silah ise SİHA'lardır ki zaten Türkiye SİHA teknolojisinde dünya birincisi.

ANA VE ALT SAVUNMA SİSTEMLERİ

Milli savaş uçağımız KAAN'ı geliştirme çalışmaları bütün hızıyla devam ediyor. Fakat burada ortaya çıkacak ürünün konvansiyonel bir uçak olmayacağını, yüksek teknolojili asimetrik özelliklere sahip olacağını belirtmek isterim. Bunun başında görünmezlik özelliği gelmektedir. Diğer özellik ise SİHA ve diğer milli savaş araçlarıyla entegre olabilme kabiliyetidir. Motorunun F-16 motorundan yaklaşık 10 bin libre daha güçlü olacağını da belirtmek isterim. Tamamlayıcı alt sistemler olarak AESA radarlarının üretilmiş olması son derece önemlidir. Ayrıca yüksek teknoloji ürünü Gökdoğan ve Bozdoğan havadan havaya füzelerinin envantere girmiş olması da çok kıymetlidir. Bu yıl içerisinde sırasıyla 40 ve 80 kilometre menzile sahip bu füzelerin menzillerinin artacağı tahmin edilmektedir. Milli ve yerli radarlar, havadan havaya füzeler, SİHA'lar ve hava savunma füzeleri savaş uçağımızı tamamlayan sistemler olarak yerlerini alacaklar. Karada ise Altay tankının seri üretime geçecek olması oldukça önemlidir. Tıpkı Kaan uçağında olduğu gibi Altay tankının da asimetrik özellikleri ön plana çıkmaktadır. AKKOR adı verilen yüksek teknoloji ürünü savunma sistemi bu tankı adeta vurulamaz ve görünmez bir hale getiriyor. Bununla birlikte robotik muharebe araçları, yüksek hareket ve manevra kabiliyetine sahip taktik tekerlekli ve paletli zırhlı araçların seri üretimlerinin yapılıyor olması ordumuza oldukça büyük harekat potansiyeli kazandırıyor. Bunların yanında denizde TCG Derya, TCG İstanbul, Marlin SİDA ve TCG Arif Ekmekçi savaş gemilerinin hizmete alınması, Millî Dikey Atım Lançer Sistemi (MİDLAS)'ın İstanbul Fırkateyni'nde kullanılmaya başlanması da son derece önemli gelişmelerdir. Ama günün asıl sürprizi GÖKHAN hipersonik füze sisteminin test edilmesi olmuştur. Hipersonik füzeler bilindiği üzere radarlarda neredeyse görülemediği için özellikle uçak gemilerine karşı kullanılabiliyorlar.