12 gün savaşı ve Türkiye
Literatüre 12 gün savaşı olarak giren İran-İsrail savaşının aynı zamanda bölge fay hatlarının kırılması bakımından son derece tahrip edici etkiler üretebileceğini görmemiz gerekiyor. Bu savaş oldu ve artık sona erdi diye kimse düşünmesin. Aslında Gazze, Ukrayna, Lübnan gibi yeni bir bitmeyen savaş daha günümüz küresel sistemine eklenmiş durumda. Çünkü küresel sistemdeki BM ve NATO gibi temel aktörler sömürgeci güçlerin kontrolünde emperyalist araçlar haline geldikleri için başlayan savaşlar bitmiyor. Ta ki yeni bir küresel sistem kuruluncaya veya mevcut küresel sistem Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın ortaya koyduğu mottoyla dünya beşten büyük hale getirilinceye kadar devam edecekler. Yoksa ne mi olur Küresel savaş tabii ki...
12 GÜNLÜK İRAN-İSRAİL SAVAŞININ GELECEĞİ
Şu an ateşkes durumunda olan İran ve İsrail arasında yıllardır süren anlaşmazlığın çözümlenmesi mümkün olamadığı için kalıcı barışın da olamayacağı aşikar ve iki ülke arasındaki çatışmaların çok da uzun olmayan bir sürede yeniden başlaması son derece muhtemel görünüyor. Bunun nedenlerine göz atacak olursak İran ve İsrail birbirlerini var oluşsal tehdit olarak görüyorlar. İki ülke birbirlerini var oluşsal tehdit olarak görüyorlarsa iki ülkeden biri yok olmadan anlaşmazlık sona ermez. Dolayısıyla her iki ülkenin bakış açısını değiştirip var oluşsal tehdit olma halini saldırmazlık anlaşmalarına ve güven arttırıcı uygulamalara bırakmaları gerekir. Ancak İsrail gibi soykırımcı, ahlak ve insani değerden yoksun bir terör yapısı kendisini değiştirmediği sürece veya değiştirilmediği sürece Irak, Lübnan, Libya, Suriye'den sonra İran'ın da istikrarsızlaşması ve kağıt üstünde devlet olarak kalsa da sahada parçalanması kaçınılmazdır. Tek başına İsrail'in bu süreci yürütemeyeceği aşikar olduğundan Ortadoğu coğrafyası bir an önce uyanmalı, İsrail görünümlü ABD ve Batılı sömürgeci güçlere dur demelidir. Elbette İran'da sütten çıkmış ak kaşık değil ancak bugün İran'la uğraşma günü değil sıra İran'dan sonrakine gelmeden süreci topyekûn durdurma günüdür. Biraz daha ayrıntılı bakacak olursak İsrail ile İran arasında bir ateşkes oldu ama bu ateşkes yazılı bir anlaşmaya dayanmıyor. Ateşkes yazılı hale getirilmeli, denetlenmesi için çok acil uluslararası barış gücü kurularak denetimlere başlanmalıdır. Ateşkesi ihlal eden tarafa kurulacak barış gücünün gerektiğinde zor kullanma yetkisi bulunmalıdır. İsrail nükleer silahlardan arındırılmalı ondan sonra İran'ın nükleer zenginleştirme programı durdurulmalıdır. Bunlar olmaz dediğinizi duyar gibiyim. Olmazsa ne olur o zaman bunu düşünelim. Irak'la başlatılan Ortadoğu'nun parçalanma süreci adım adım herkesi kaplamaya başlar. Daha açık bir ifadeyle bize yönelik yani Türkiye'nin de hedef olduğu yeni senaryolar yapıldığını bilelim. Tek çare çok güçlü olmak.
TÜRKİYENİN MİLLİ GÜCÜ VE ETKİSİ
Türkiye'nin milli güç kapasitesi bölge jeopolitiğini etkileyecek seviyeye ulaşmıştır. Bu etkileme aynı zamanda şekillendirme kabiliyetini de içermektedir. Bu durumun birkaç önemli sebebi vardır. Birincisi ve en temel sebebi 23 yıldır Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan liderliğinde ülkemizin milli ve muktedir siyasi irade tarafından istikrarlı şekilde yönetilmesidir. Bu sayede sömürgeci emperyalist güçlerin ülkemiz üzerindeki etkisi minimize edilebilmiş, bu ülkenin gerçek evlatlarının önü açılmış, bu sayede milli güç kapasitemiz cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Özellikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte milli güç unsurlarının birbirleriyle çatışmadan, bir orkestra uyumuyla yönetilmeleri sinerjik büyüme ve güç artışı etkisi yaratmış, yüce milletimizin kendisine olan güveni yeniden inkişaf etmiştir. Ancak şu anki muhalefette parçalanmışlık nedeniyle sosyal ayrışmanın derinleşme riski, içte ve dışta milli ve muktedir hükümetin altını oyma çabaları Türkiye'nin gelişim sürecinin önündeki en önemli sorunlar olarak durmaktadır. Ayrıca her ne kadar savunma sanayi projeleri ciddi ivmelerle götürülmeye çalışılsa da çeşitli bürokratik ve ekonomik mazeretlerle bazı projelerin yavaşlamasına izin verilmemeli, Altay Tankı projesine hız kazandırılmalıdır. Bu kapsamda sayıları yaklaşık 3000 civarında olan Anadolu'muzun yerli savunma sanayi şirketlerine daha fazla destek ve imkanlar sağlanmalı, bilişim ve yapay zeka alanında faaliyet gösteren yerli şirketler için aynı savunma sanayiinde olduğu gibi bilişim ekolojisi kurulmalı ve diğer alanlara entegrasyonları daha güçlü sağlanmalıdır.