Kas kütlesi fazla olanlar neden haksızlığa uğruyor

Dünyanın hemen her yerinde, bireylerin sağlık durumu hesaplanırken kullandığımız araçların başında Vücut Kitle İndeksi (BMI) geliyor. Kolay hesaplanabiliyor: Kilo bölü boyun karesi.

Ancak son zamanlardaki araştırmalar, özellikle Carrillo-Larco ve arkadaşlarının 56 ülkede yürüttükleri çalışmada, BMI'ye dayalı klasik sınıflandırmaların pek çok insanı ya gereksiz yere 'obez' statüsüne soktuğunu ya da gerçek risk altında olanları gözden kaçırdığını gösteriyor.

BMI neden yanıltıcı olabilir

Kaslı, fit bir insanla yağlı, hareketsiz biri aynı BMI'ye sahip olabilir. Çünkü BMI yalnızca kilosunu ve boyunu dikkate alır, kas-yağ ayrımına girmez. Bu nedenle spor yapan, yüksek kas yüzdesi olan bireyler "fazla kilolu" hatta "obez" diye etiketlenir. Oysa metabolik sağlıkları, vücuttaki yağ oranları ve kardiyovasküler riskleri çok farklıdır. Hani bazılarımız kilo fazla çıkınca der ya; "Benim kemiklerim iri o yüzden ağır çekiyor". Kas kitlesi fazla olanlar için de aynı durum söz konusu. Sporcular, vücut geliştiriciler, aktif yaşam süren bireyler; kilosu fazla ama yağ oranı ve metabolik profili sağlıklı olabilir. Ancak BMI ≥30 olduğunda, aldıkları tıbbi danışmanlık, ilaç tedavisi hakkı, risk algısı olumsuz yönde etkilenebilir. Yani kas-yağ ayrımı yapılmadan sadece sayı (BMI) üzerinden yürütülen tanı, bireyler açısından yanılgıya meyillidir.

Vücut yağ yüzdesi, bel-boy oranı ve BIA

Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, BMI'nin yerini alabilecek veya tamamlayıcı çeşitli ölçütlere dikkat çekiyor:

■ Vücut yağ yüzdesi ölçümü Bioelektrik empedans analizleri (BIA) ile kolay erişilebilir şekilde elde edilebiliyor. Bu yöntem, kas-yağ ayrımını doğrudan yapar ve sağlık riskini BMI'den daha doğru yansıtır.