Hücrelerimiz neden yaşlanır

Yaşlanmak, hepimizin hayatında kaçınılmaz bir gerçek. Aynaya baktığımızda gördüğümüz kırışıklıklar, saçlarımızdaki beyazlar, yavaşlayan refleksler aslında derinlerde hücrelerimizin de bir takvim tuttuğunu gösteriyor. Peki "hücresel yaşlanma" denen şey tam olarak nedir Ve neden son yıllarda "zombi hücreler" denen garip bir kavramı sık sık duymaya başladık Gelin, bu gizemli dünyaya birlikte bakalım.

Hücresel yaşlanma nedir

Vücudumuzda trilyonlarca hücre var. Her hücre belirli sayıda bölünebilir, yani çoğalabilir. Bunu bir fotokopi makinesine benzetebilirsiniz: Makine ilk günlerinde pırıl pırıl çalışır, tertemiz kopyalar çıkarır. Ama yüz bininci sayfadan sonra kağıt buruşur, toner yetmez, baskılar bozulur. Hücreler de öyle: DNA'sını kopyalarken küçük hatalar birikir, telomer denen "koruyucu kapakçıklar" her bölünmede kısalır. Sonunda hücre, "Ben artık çoğalamam" der ve yaşlanma moduna geçer. İşte bu duruma hücresel yaşlanma (cellular senescence) denir.

Zombi hücreler kimdir

Burada sahneye "zombi hücreler" giriyor. Bu hücreler aslında ölü değildir ama genç ve sağlıklı hücreler gibi de çalışmaz. Çoğalamazlar, görevlerini doğru yapmazlar ama vücudu terk etmeyi de reddederler. Yani ne tam diri, ne tam ölüdürler. Tıpkı zombiler gibi aramızda dolaşır, ama faydadan çok zarar verirler.

Nasıl oluşurlar

Zombi hücrelerin ortaya çıkmasının birkaç nedeni vardır:

1. Doğal yaşlanma: Hücre çok bölünüp yorulduğunda bu moda geçer.
2. DNA hasarı: Güneşten gelen UV ışınları, sigara dumanı, kimyasal toksinler DNA'ya zarar verir. Hücre "Benim kopyalanmam riskli" diyerek kendini durdurur.
3. Stres faktörleri: Enflamasyon (yangı), oksidatif stres (paslanma) gibi hücreyi yoran koşullar zombi modunu tetikler.
Normalde bağışıklık sistemi bu hücreleri fark edip temizler. Ama yaşlandıkça bağışıklık da eskisi kadar güçlü çalışmaz ve zombiler birikmeye başlar.

Zombi hücreler ne yapar

Başta masum gibi görünen bu hücreler zamanla ciddi sorunlara yol açabilir. Çünkü oldukları yerde boş boş oturmazlar; sürekli "kimyasal çığlıklar" atarlar. Bu çığlıklara bilim insanları SASP (Senescent Associated Secretory Phenotype) adını verir. Daha anlaşılır bir dille: