Vücudumuz güçlü savunma mekanizmalarına sahip olmalı ki mikroplara, virüslere karşı koyabilelim. Ama bu güç aynı zamanda kendi dokularımıza da zarar vermemeli.
Bir araba düşünün... Motoru güçlü ve hızlı gidiyor. Ama bir sorun var, bu arabanın freni yok.
Bağışıklık sisteminde de bu araba gibi bir fren sistemi olmazsa, güç kontrolden çıkar, kendi dokularımıza saldırır, yani romatizmal hastalıklar, tip 1 diyabet, multiple skleroz gibi... Otoimmün hastalıklar dediğimiz hastalıklar ortaya çıkar.
Bu yıl Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan üç bilim insanı Shimon Sakaguchi (Japonya), Mary Brunkow (ABD) ve Fred Ramsdell (ABD) işte bu "fren sistemi"ni keşfetti. Üçü birlikte, "periferik immün tolerans" denen mekanizmanın temel taşlarını ortaya koydular.
Önceleri bilim insanları bağışıklığın "zararlı hücreleri" yok etmek için bir filtreye benzer bir süzme işlemiyle kontrol edildiğini düşünüyordu. Buna "merkezi tolerans" deniyordu. Bağışıklığın önemli savaşçıları olan T hücreleri kemik iliği ve timus organlarında eğitimden geçerken, vücuttaki kendi dokulara zarar verebilecek tipte olanlar eleniyor olmalıydı. Ama gerçek sandığımız kadar basit değildi. Çünkü bazen o filtreden geçmeyen T hücreleri de çevreye salınıyordu ve bağışıklık sistemi aşırı tepki verebiliyordu. İşte bu noktada devreye giren başka bir sistem olmalıydı. Bu sistem "periferik tolerans" mekanizmasıydı.