Mario Levi'nin ardından

Edebiyatımızın üretken ve sevilen isimlerinden Mario Levi'yi sonsuzluğa uğurladık geçen hafta.

Türkçe konusundaki hassasiyeti, sevgisi ve İstanbul'a olan tutkusu çok yazıldı. İyi bir yazardı. Özellikle Haldun Taner Öykü Ödülü'nü aldığı 'Bir Şehre Gidememek','Madam Floridis Dönmeyebilir', Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazanan 'İstanbul Bir Masaldı' gibi kitapları kültürel ve edebi dünyasını iyi anlamak için ilk etapta konması gerekenler.

TRT 2'de hazırlayıp sunduğum Karalama Defteri programında konuğum olmuştu Mario Levi. O programdaki konuşmalarımızdan kısa bir özetle anmak istiyorum kendisini:

Söze edebiyattan değil de müzikten başlamak istiyorum. 'Bir Yalnız Adam Jacques Brel' adlı kitap nasıl doğdu

Mario Levi: Benim ilk kitabım Bir Yalnız Adam Jacques Brel 1986 yılında yayımlandı. Fransız Dili ve Edebiyatı'nda okuduğumda tezini yazmıştım, Jacques Brel'in hayatımda çok önemli bir yeri var. Keyif aldığım bir kitaptır, ama aradan uzun yıllar geçti, şimdi olsa belki farklı yazardım.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Yazarlık serüvenine gelirsek. 12 yaşında karate öğrenmeye başlamış ama parmağın kırılınca da kendini kitap okumaya vermişsin. Böyle mi başladı edebiyata ilgin

Mario Levi: Tabii o günlerde böyle gülümseyerek karşılamadım bu olayı, ben çelimsiz bir çocuktum, dayak yemekten de korkardım. Kendimi savunma ihtiyacı duydum ve bu yüzden karate kurslarına katıldım fakat daha ilk sınavda, beyaz kuşaktan sarı kuşağa geçme sınavında ayak parmağımı kırıp eve kırık parmakla döndüğümde babam rahmetli 'Devam edersen ben de senin kafanı kırarım' deyince canımı kurtardım. O zaman kendini savunmanın ne demek olduğunu anladım. Bunu önce tabiri caizse 'deli gibi' okumakta, ardından da yazmakta buldum.

'Deli gibi okuyordum' diyorsun, deli gibi okuduklarının içinde seni etkileyen yazarlar kimdi

Mario Levi: Önce Dostoyevski. Dostoyevski beni çok etkilemişti. Onun ardından Virginia Woolf çok etkiledi beni. Lise yıllarımda farklı okumalarını yaptığım, üniversite yıllarımda farklı okumalarını yaptığım Albert Camus çok etkiledi. Marcel Proust ve Franz Kafka da öyle. Bunlar yılların akışında sürekli döndüğüm yazarlar oldu. Türk edebiyatında Sait Faik'in her zaman özel bir yeri oldu hayatımda, hâlâ da vardır. Klasiklerimize bakacak olursak Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Hisar'ın çok özel olduklarını söyleyebilirim. Bir de hem yazdıklarını çok sevdiğim için hem de ilk öykülerimi okuyup beni yüreklendirdiği için Selim İleri'nin de çok çok özel bir yeri var hayatımda. Çok önemserim Selim İleri'yi.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Senin birçok kitabın yayımlandı ama her yazarın bir kitabı var ki o eksen kitap oluyor. İstanbul Bir Masaldı böyle bir kitap değil mi
Mario Levi: Göç olgusu benim için büyük bir önem taşıyor. Tabii bizim ailemizin İspanya'dan İstanbul'a gelişi çok uzun yıllar önce, hangi şehirden geldiğimiz konusunda bile bilgim yok. Muhtemelen Toledo olabilir ama emin değilim, bir varsayım bu. Dolayısıyla göçün ne olduğu bir bilgi olarak kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Haliyle her türlü göç konusunda bir duyarlılık taşımaya başlıyorsunuz. İstanbul herkesin bildiği gibi bir göç şehri, göç almış ve göç vermiş bir şehir. İstanbul'da bu göç olgusu çok canlı olduğu için ve İstanbul'un karakteri olduğu için ben kendimi İstanbul'da evimde hissediyorum. Bu da en azından benim edebiyatımın en önemli kaynaklarından biri.