Yılan hikâyesi
Masal gibi bir hikâye anlatılır. Yeni nesil bilmez ama eskiler iyi bilir:
Bir adam, evinin bodrumunda yaralı bir yılan bulur. Onu öldürmek yerine iyileştirir, besler. Aralarında garip bir dostluk doğar. Her sabah bir çanak süt, her sabah bir altın. İyilikle başlayan bir denge, karşılıklı bir sessiz anlaşma.
Gün gelir, bu denge bozulur. Açgözlülük ve sabırsızlık karışır işe. Adamın oğlu, bu olaya şahit olur. Sonrasında "Demek yuva altın dolu. Eğer bu yılanı öldürürsem tüm altınlara ulaşır ve zengin olurum" der. Sessiz düzenin sırrını çözdüğünde, sabrı seçmek yerine bir kap süt ve bir baltayı alır eline. Yılanın yuvasına sütü bırakır ve yılanın çıkmasını bekler. Yılan süt için çıktığında oğlan baltayı savurur ama öldürmeyi başaramaz. Yılan çevik davranmış. Ama kuyruğunun ucu kopmuş. Dönmüş, çocuğu ısırıp, zehrini bırakmış ve çocuğu öldürmüş.
Adam, hem yılanın kopmuş kuyruğuna hem de oğlunun cansız bedenine bakar uzun uzun. Ertesi sabah yine çanağını bırakır yere. Yılan çıkar ama bu kez sütü içmez. Adamın gözlerine bakar ve şöyle der:
"-Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı varken, biz artık dost kalamayız."