Kültürel çalışmalardan teknolojiye dönüş yapalım diyerek yeniden yapay zekâ konusuna geçmek istedim. Malum tercihler yapıldı, yakında yerleştirmeler de belli olur ve dönem başlar. Bu yüzden özellikle yükseköğretimde önemli bir hususu olan yapay zekâ ve eğitim sistemine giriş yapmak istedim.
Eğitim dünyasında sınavlar yüzyıllardır öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmenin en temel yöntemi oldu. Ancak üretken yapay zekânın hızla gelişmesiyle birlikte bu köklü geleneğin geleceği hiç olmadığı kadar tartışılır hale geldi. Bugün öğrenciler, kişisel bir öğretmen gibi çalışan yapay zekâ araçlarıyla istedikleri her an çalışabiliyor, sınav çerçevelerini sisteme yükleyip kendi cevaplarını hazırlayabiliyor ve ardından "bu cevabı nasıl geliştirebilirim" diye sorarak anında geri bildirim alabiliyorlar. Bu tablo, bir yandan eğitimde eşitsizlikleri azaltabilecek bir fırsat yaratırken, diğer yandan ölçme ve değerlendirme yöntemlerimizin güvenilirliğini kökten sorgulamamıza neden oluyor.
Yapay zekânın sınav sistemine en görünür katkısı hız ve erişim alanında ortaya çıkıyor. El yazısıyla verilen cevapların dijital metne dönüştürülmesi ve notlandırmanın çok daha kısa sürede yapılabilmesi, öğrencilere ve kurumlara ciddi avantaj sağlıyor. Bu sayede sınav sonuçları haftalar öncesinden açıklanabilecek, üniversiteye geçiş gibi kritik aşamalarda belirsizlikler azalabilecektir. Ancak bu kolaylığın yanında öğrencilerin bireysel yazma, analiz ve eleştirel düşünme becerilerinin gölgede kalması gibi bir risk de var. Yapay zekânın sunduğu yanıtların rehberlikten çıkıp tek kaynak haline gelmesi, öğrenmeyi öğrenme becerisini köreltebilir.
Tam da bu noktada Benjamin Samuel Bloom'un taksonomisini (Bloom Taksonomisi) hatırlamak gerekiyor. Geleneksel sınavlar çoğu zaman öğrencinin bilgiyi hatırlama ve anlama düzeyini ölçmekte başarılıdır; ancak üst basamaklarda yer alan analiz, değerlendirme ve yaratma düzeyleri genellikle geri planda kalır. Yapay zekânın sınav sistemlerine entegre olmasıyla birlikte bu eksiklik daha da görünür hale gelecektir. Öğrencilerin yalnızca bilgiye erişimini değil, o bilgiyi yorumlama, eleştirme ve yeniden üretme becerilerini ölçmek giderek daha önemli hale geliyor. Sınavların geleceğinde sözlü değerlendirmelerin, birebir tartışmaların ve proje tabanlı çalışmaların öne çıkmasının nedeni de tam olarak budur.