STOP AI

Bir süredir dijital dünyanın yeni parolası "STOP AI." Yani "Yapay zekâyı durdurun." Slogan kulağa dramatik geliyor ama asıl dramatik olan, insanlığın kendi icadından bu kadar korkar hâle gelmesi. Bu hareket, kimi için teknolojik etik çağrısı, kimi içinse bir dijital panik kampanyası. Peki, gerçekten durdurulması gereken şey yapay zekâ mı, yoksa onu kontrolsüzce kullanan insan mı

Yapay zekâ tartışmaları, artık yalnızca mühendislerin değil; etikçilerin, filozofların, sosyologların ve sanatçıların da gündeminde. Çünkü mesele yalnızca bir makinenin "düşünmesi" değil, düşünmenin, anlam üretmenin ve hatta "insan olmanın" sınırlarının yeniden tanımlanması. STOP AI hareketi, tam da bu sınır kaymasının karşısında duran bir toplumsal refleks aslında. İnsan, kendi yarattığı bilince benzer bir yapıyla karşılaştığında, varlığının anlamını sorgulamaya başlar. Heidegger'in "Teknoloji yalnızca bir araç değildir; o, dünyayı açığa çıkarma biçimidir" sözü bu noktada yankılanır. Yapay zekâ da, artık yalnızca bir araç değil; insanın kendisini yeniden tanımladığı bir aynadır.

Tarihsel olarak bakıldığında, her teknolojik devrim insanın kendi konumunu sorgulamasına yol açmıştır. Matbaanın yaygınlaştığı dönemde "bilginin yozlaşacağı" korkusu vardı. Sanayi Devrimi'nde ise makineler emeği tehdit ettiğinde insanlar sokaklara dökülmüştü. Bugünse yapay zekâ, emeğin değil, zihnin alanına giriyor. Bu yüzden korku hiç olmadığı kadar varoluşsal. Foucault'nun bilgi-iktidar ilişkisinden ödünç alırsak, yapay zekâ çağında bilgi artık yalnızca insanın tekelinde değil; algoritmaların, veri akışlarının ve kodların düzenine bağlı. STOP AI hareketi, bu iktidar kaybına karşı verilen bir direnç olarak da okunabilir. Ne var ki bu direncin tümü etik kaygılardan beslenmiyor. Yapay zekâ yarışında geride kalan aktörler için "durdurun" çağrısı, aynı zamanda stratejik bir yavaşlatma manevrası. "Bekleyelim" derken, aslında "yeniden konumlanalım" diyen ekonomik çıkarlar da bu söylemi besliyor. Dolayısıyla STOP AI, sadece vicdani bir çağrı değil; teknolojik hegemonyanın içindeki bir iktidar mücadelesi.

Medya cephesinde ise mesele daha karmaşık. "Yapay zekâ insanlığı yok edecek" manşetleri, hem korku satarak etkileşim yaratıyor hem de toplumsal bilinçaltını yeniden şekillendiriyor. Günümüzde medya, yalnızca haber üretmiyor; aynı zamanda korku ekonomisinin taşıyıcısı hâline geliyor. Belki de yapılması gereken şey "STOP AI" değil, "START HUMAN" hareketidir! Yani insanı, insan aklını, sezgisini, sorumluluğunu ve etik yetisini yeniden devreye almaktır. Hannah Arendt, 'İnsanlık Durumu'nda eylemin ve düşünmenin birbirinden kopmasının tehlikesine dikkat çeker. Bugün yapay zekâ karşısındaki asıl tehlike de bu kopuştur: düşünmeden eyleyen, üretmeden sahip olan bir insanlık.