Paylaşım hedonizmi

Bir haberi herkesten önce paylaşma, bir olayı herkesten önce gündeme taşıma yeni bir haz türüne dönüştü. Hazcılık yani hedonizm, yaptığımız işlerde hazz eylemeyi yani zevk almayı ve acı çekmekten kaçınmayı ifade eder. Bu hazzın büyüsüyle kendinden geçen ruh, bedeni kontrolü altına alarak insanın davranışlarının bilinçsizce vücut bulmasını temin eder. Hazzı derûn yani iç huzurun bedeni kontrol etmesi gereken yerde kontrolsüz zevkin tahakkümü başlar.

Hazz ve zevk yerine ahlak felsefesinde ise lezzet kelimesini; edebiyatımızda ise aynı kökten türeyen istilzâz kelimesini kullanırız. Yani söz sanatı -mesela istiare- uygularken hem konuşanın hem de dinleyenin mesajı anlamasının yanı sıra lezzet almasını önemseriz. Esasen lezzet, Kur'an'da ahiretteki hazlar için kullanılır. Hizmetçiler, cennettekilere lezzet veren bir şarap dağıtır (Sâffât 37/46). Zaten cennette gözün lezzet alacağı her şey vardır (Zuhruf 43/71). Hem göz zevki hem de tat zevki bir aradadır. Ahiretteki bu lezzeti unutmamak için dünyada yaptığımız işlerden haz değil, lezzet almalıyız. Bu, yaptığımız bir işin, ahirette lehimize ya da aleyhimize olacağını da bize hatırlatır. Bundan dolayı haramı zevkle yiyebilirsiniz ama lezzetle yiyemezsiniz. Hazla faiz tüketip zevkle insanları sömürebilirsiniz ama bunların hiçbirinde lezzet olmaz!

Lezzet tasavvurumuz

Zevk, haz ve lezzet tasavvurumuz, iradi olmaktan çıkıp gayrı iradi bir hale dönüşüyor. Lezzet almamız gereken hususları biz değil dış faktörler belirliyor. Hazcılık uğruna, katledilmiş bir çocuğun görüntüsünü paylaşma ya da bir şehidin hakka yürüdüğünü duyurma yarışı, hazcılığın yani hedonizmin yeni bir şekli olarak karşımızda duruyor. Hazz, zevk ve lezzet kelimeleri arasındaki farkı ve hazcılığın bizi nasıl ele geçirdiğini daha güzel anlatabilmek için şu soruyu sormama müsaade ediniz: "Ebu Ubeyde'nin şehit olduğu haberini niçin paylaştınız" Sadece kendinize niçin sorusunu sorun ve içinizdeki duygu halini, anlamaya çalışınız. Böyle bir haberi paylaşırken lezzet almadığınızı biliyoruz. Dolayısıyla ahirete dönük bir sonucu olmayan bu eylemin, "paylaşım hazcılığı"ndan başka bir manası yok! Duygu şöyle ortaya çıkıyor: "Herkesten önce ben paylaşmalıyım! Bunu herkese ben duyurmalıyım!" Eğer bu duygu yoksa davranışınızı koşullanmış olarak yapıyorsunuzdur. Yani niçin yaptığınızı bilmeden bir iş gerçekleştiriyorsunuzdur. Bu zaten en korkunç haletiruhiyedir: amaçsızlık!

Paylaşım dürtüsü

Geçtiğimiz hafta İsrail, Kassam basın sözcüsü Ebu Ubeyde'nin Rimal Mahallesi'nde şehitler mertebesine yükseldiğini duyurdu. Hemen ardından Kassam İstihbarat Birimi el-Hâris, İsrail'in iddialarına karşı, beş maddelik bir açıklama yaptı. O maddeleri hatırlayıp devam edelim:

1. Suikast iddiasının kaynağı, işgalcilerdir. Paylaşmak, psikolojik harp taktiğine alet olmaktır.

2. Haber, İsrail medyası aracılığıyla servis edilmiştir. İsrail'de basın yoktur, zira medyanın yayınladığı tüm haberler, ordunun denetimi altındadır. Dolayısıyla haber, ordu stratejisiyle servis edilmiştir.

3. Daha önce pek çok kez tecrübe edildi ki İsrail, suikast yapmak istediği bir kişi ya da komutan hakkında önce şayia yayar. Sonra, adı duyurulan kişinin hayatta olduğu açıklanınca yerini tespit eder ve asıl amaca ulaşır.

4. İsrail, son günlerde yaptığı katliamları dünya kamuoyunda meşrulaştırmak amacıyla bu binalarda mücahitlerin olduğunu iddia etmektedir. Bu, bir taktiktir.

5. Halkımızın psikolojik savaş taktiklerine kanmamasını ve iç cephenin maneviyatını korumasını rica ediyoruz.

Gazzeli direnişçilerin tarafında olduğunu düşünen ve Ebu Ubeyde'nin hayatta olmasını uman bir kişinin, onun temsil ettiği bir hareketin kurallarını ciddiye almaması, anlamlandırılması zor bir durumdur. Ebu Ubeydeler haberi paylaşmamanızı isterken niçin paylaşmakta veya haberin hakikatini araştırmakta bu kadar ısrarcısınız Bunun nedeni sosyal medyada paylaşım yapma zevkini tadabilmek içindir. Tadacağınız zevk, duyduğunuz acıyı azaltacaktır. Zaten hedonizm, hazzı artırmak ve acıyı azaltmaktır.

Haber paylaşımı ve Kur'an

Paylaşım dürtüsüne maruz kalan ilk insanlar biz değiliz. Kur'an'da haber paylaşımı yapan hem de askeri güvenlikle ilgili haberleri dilden dile aktaran Müslümanlardan bahsedilmektedir. Kur'an nazil olduğu sırada sosyal paylaşım siteleri, gazeteler ve teveler bulunmadığı için haberler ve söylentiler, dilden dile dolaşırdı. Herkes duyduğunu komşusuna ya da amcaoğluna rivayet edebilmek için koşturur; deve kervanları yüklerinin yanı sıra haber ve havadis taşırdı.