BİR kenti, bir tarihi yeniden dünyaya tanıtan bir adam vardı. Manfred Osman Korfmann.
Çoğumuz onu "Troya'nın efsane başkanı" olarak tanıdık. Ama aslında o, yalnızca bir arkeolog değil; kalbini bu ülkeye bırakmış bir dost, bir gönül insanıydı.
Onu yıllar önce tanıma şansım oldu. Çanakkale'ye olan sevgisini, Troya'ya duyduğu tutkuyu kendi gözlerimle gördüm. Kazı alanında dolaşırken, taşların arasında yalnızca bir uygarlığın izlerini aramıyor; aynı zamanda geçmişle gelecek arasında köprü kurmaya çalışıyordu. Troya onun için bir kazı değil, bir yaşam biçimiydi.
TROYA'YA ADANMIŞ BİR ÖMÜR
1942'de Almanya'nın Ofterdingen kasabasında doğdu. Henüz genç yaşlarda arkeolojiye gönül verdi. Ama kaderi onu Türkiye'ye getirdi. Troya'nın kazı başkanlığına geldiğinde, yalnızca bilimsel bir görev üstlenmedi. Aynı zamanda Çanakkale halkıyla da güçlü bir bağ kurdu. Köylülerle sohbet eden, çocuklarla fotoğraf çektiren, köy kahvesinde oturup çay içen bir insandı.
Haberin DevamıÇanakkaleliler de onu sahiplendi. Ona "bizim hemşerimiz" dediler. Hatta resmi olarak da fahri hemşeri ilan edildi. Çünkü Korfmann, Troya'yı yalnızca kazmıyor; Çanakkale'yi dünyaya tanıtıyordu.
2005 yılında hayata veda ettiğinde, arkasında kazılar, kitaplar ve sayısız öğrenci bıraktı. Ama asıl mirası, bu topraklara duyduğu sevgiydi.
Manfred Osman Korfmann
20 YIL SONRA GELEN HÜZÜN
Gazeteci dostum Murat Kıray anlattı. Geçtiğimiz gün, 11 Ağustos, onun ölümünün 20. yıldönümüydü. Çanakkale'de sade bir törenle anıldı. Ancak törende duyulan bir gerçek, oradakilerin içini burktu. Almanya'da bulunan mezarı kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Çünkü Ofterdingen Belediyesi, kendi yönetmelikleri gereği, 20 yıl sonra mezarların kullanım hakkını sona erdiriyor. Eğer aileler bakım aidatını ve kira bedelini ödemeye devam etmezse, mezarlar kaldırılıyor ve başka definler için yer açılıyor.
İşte bu kural, Korf-
mann'ın mezarına da işlemeye başlamış. Belediye yeni dönemde sürenin uzatılmasına yanaşmamış. Yani dünyanın sayılı arkeologlarından biri, bugün mezarından çıkarılıp, yerine bir başkası gömülebilir.
VASİYETİ ÇANAKKALE'YDİ
Oysa Korfmann, hayattayken çok net bir vasiyet bırakmıştı.
Çanakkale'de gömülmek istiyordu.
Bunu, son aylarında katıldığı bir cenazede dile getirmişti. Yeniköy'de bir dostunun cenazesine katılmış, camiden mezarlığa kadar eşlik etmişti.
Korfmann köyün imamına dönüp, "Ben öldüğümde beni de böyle buraya gömün" demişti. Yani kalbinin toprağı belliydi.
Ama ölümünden sonra ailesi, "Ziyaret etmemiz zor olur" gerekçesiyle Almanya'da defnetmeyi tercih etti. Belki de işin en hüzünlü yanı bu... O, ait olduğu yere dönemedi.
Bugün öğrencileri, meslektaşları ve Çanakkaleliler onun bu vasiyetinin gerçekleşmesi için umutlu.
ASLINDA BİR AİDİYET MESELESİ
Haberin DevamıAslında mesele yalnızca bir mezar meselesi değil. Bu, aidiyet meselesi. İnsan bazen doğduğu yerde değil, gönlünü verdiği yerde kök salar.
Korfmann, Troya'nın topraklarına kök salmış biriydi. Onun kalbi Çanakkale'de atıyordu. Belki de bu yüzden bugün birçok insan, "Onun yeri burası" diyor.
Belki bir gün, yıllar önce verdiği o vasiyet gerçekleşir. Ve Troya'nın efsane başkanı, gerçekten ait olduğu toprağa, sevdiği insanlara, kazdığı taşların yanına döner.
Çünkü bazı insanlar vardır; hikâyeleri yaşadıkları yerden çok daha büyük olur.
Korfmann da onlardan biriydi.
Korfmann, Troya'nın bir Anadolu uygarlığı olduğunun peşinden koştu. Ünlü tarihçiler de Korfmann'ı takip etti. Bu felsefenin desteklenmesinde önemli bir rol oynadı. Troya'nın milli park ilan edilmesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmesi, Troya Müzesi'nin yapılmasında büyük mücadele verdi. Çanakkaleliler o yüzden Korfmann'ı bir lider kabul etti. Ve Çanakkale fahri hemşerisi ilan etti.
Haberin Devamı20 YIL SONA ERDİ MEZARI KALDIRILABİLİR
ManfredOsmanKorfmann'ın öğrencisi ve bugünküTroyaKazıları Başkanı Prof. Dr. RüstemArslan'ı çok uzun yıllardır tanırım.
Rüstem Arslan