Turizmde bir hikayeye ihtiyaç var

Geçen gün Hande Arslanalp ile İzmir GastroFest'i konuşuyorduk.

GastroFest her yıl farklı bir temayı işliyor.

"İlki göçtü, şimdi yemek ve sanat" dedi.

21 Ekim 2018'de yapılmıştı birincisi, üzerinden 7 yıl geçmiş.

Dün gibi...

Bir masa etrafında başlayan o fikir sörfüne en yakından tanık edenlerden biriyim.

Hürriyet Gazetesi köşe yazarı ve İncili Gastronomi Rehberi Genel Koordinatörü Müge Akgün, yemek kültürleri araştırmacısı, birçok gıda projesinin küratörü Gamze İneceli, turizmi Metin Süerkan ve İra Özkesen o masadakilerdi.

Bazı fikirler vardır, ilk duyduğunuzda size "evet bu şehirde olmalı" dedirtir.

İzmir GastroFest de onlardan biriydi.

Hande Arslanalp şöyle demişti.

Haberin Devamı

"İzmir'in gastronomi turizminde bir hikâyeye ihtiyacı var. Bu hikâyeyi sadece tabaklarla değil, fikirlerle yazmamız gerekiyor."

İşte o cümle, festivalin ruhunu özetliyor.

Çünkü İzmir GastroFest'i bir düşünce hareketi olarak da yorumlayabilirsiniz.

Bir şehir düşünün...

Toprağından çıkan her üründe bir hikâye, bir göç, bir kültür taşıyan...

Zeytinyağının kokusu bile geçmişle bugünü birbirine bağlayan bir hafıza gibi.

Hande Arslanalp anlatıyor:

"İzmir destinasyonunda gastronomi turizmine bir yol haritası çizmek istiyorduk. Bunu da sadece lezzetle değil, anlamla yapmak gerekiyordu. O yüzden ilk olarak TÜRSAB, İZFAŞ ve Ekonomi Üniversitesi'yle birlikte Uluslararası Gastronomi Turizmi Kongresi'ni hayata geçirdik."

Sonra yıllardır zihinlerde taşınan o fikir gerçeğe dönüştü.

İzmir'in ilk gastronomi festivali 2018'de 'Göç' temasıyla başladı.

Bugün dönüp baktığımızda o "göç" temasının aslında İzmir'in kendi hikâyesi olduğunu fark ediyoruz.

Bu şehir zaten yüzyıllardır kültürlerin göç noktası...

O yüzden bu festival de İzmir'in ruhuna çok yakıştı.

İzmir GastroFest, her yıl bir tema üzerinden düşünmemizi sağladı.

Pazarlar...

İletişim...

Yaşayan Toprak...

Su kaynakları...

İklim krizi ve gıdanın egemenliği...

Her tema, sadece soframıza değil; zihnimize de yeni bir tat bıraktı.

Haberin Devamı

Bir bakıma bu festival, İzmir'in kendini yeniden tanıma biçimi oldu.

Bir hafıza oluşturuluyor

İzmir GastroFest'in formatı da hikâyesi kadar özgün.

Bu festival, kalabalık caddelerde gezilen klasik bir etkinlik değil.

Daha çok, iyi düşünülmüş bir senaryo gibi ilerliyor.

Sabahları panellerle başlıyor.

Salona girdiğinizde dünyadan gelen şefler, yazarlar, üreticiler ve sanatçılar bir arada...

Bir köşede Hollandalı bir şef, yanında İzmirli bir üretici; hepsi aynı dili konuşuyor: "Toprak."

Hande Arslanalp bu kısmı şöyle anlatıyor.

"Biz her yıl temamız etrafında bir düşünsel zemin kuruyoruz. O yılın meselesini masaya yatırıyoruz. Katılımcılar sadece yemek yemeye değil, düşünmeye geliyor."

Haberin Devamı

Öğleden sonra ise bambaşka bir dünya kuruluyor.

İzmir'in en güzel mekânlarından biri caz müzikle doluyor.

Ünlü restoranlar, üreticiler, zeytinyağı markaları, şefler stantlarında ürünlerini sergiliyor.

Ama burası sadece tadım alanı değil, aynı zamanda bir buluşma noktası.

Yemekler yeniyor, kahveler içiliyor, ama herkesin aklında aynı soru var.

"Yediğimiz şeyin ardındaki hikâye ne"