Suçlamalar yerine konuşmayı denesek mi

SİYASET sahnesinde fırtınalar bir türlü dinmiyor. Fransa, İngiltere, Almanya Hatta yıllardır istikrarı yakalayamayan Orta Doğu Dünya nefesini tutmuş, nereye savrulacağını izliyor. Ve işte, Fransa'dan gelen son haber Başbakan Michel Barnier'in hükümeti, Ulusal Meclis'te güvensizlik oyu ile devrildi. Modern Fransa tarihinin en kısa görev süresiyle anılacak.

Siyasi kutuplar normalde birbirine selam vermezken bu kez el sıkıştılar. Peki, sonuç Ülke siyasi ve ekonomik bir bilinmeze sürüklendi.

Herkesin bu tabloya bir yorumu var:

Mathilde Panot (France Unbowed lideri): "Demokrasi kazandı!"

Marine Le Pen (Ulusal Birlik lideri): "Bu bir zafer değil ama başka çare yoktu."

Valerie Pecresse (Paris bölgesi başkanı): "Ülke için kara bir gün."

Fikirler farklı ama herkes kaosu görüyor. Emmanuel Macron'un istifası sadece muhalefetin hayali olabilir.

Görev süresi 2027'ye kadar devam ediyor.

Fransa'nın içinde bulunduğu bu tablo, bize de bir şeyler anlatmıyor mu Dünya, uzlaşmazlıkların çatışmaya dönüştüğü bir dönemde. Farklı görüşlerin bir araya gelip yalnızca kriz yaratması ne kadar tanıdık değil mi Bizim siyasi kültürümüz de genelde böyle. Çoğunlukla birbirimizi suçlamayı seviyoruz.

Ortak akıl geliştirmek

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Belki klişe bir tabir gibi gelebilir ama Fransa bize bunun tam zıttını gösterdi. Siyasi partiler, sırf hükümeti düşürmek için bir araya geldi. Ama sonra ne yapacaklar Büyük bir belirsizlik var. Türkiye'nin ihtiyacı ise daha farklı bir yöntem bence Uzlaşma kültürü. Kibizim insanımız bunu çok iyi bilir.

Bir diğer ders de ekonomik istikrar. Fransa'da kriz sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik. Siyasi belirsizlik, yatırımları durduruyor, piyasaları tedirgin ediyor. Biz de kendi ekonomik kırılganlıklarımızı göz önüne alarak daha uzun vadeli politikalar geliştirmeliyiz. Güçlü bir ekonominin en temel şartı, siyasi istikrardır.

İngiltere Brexit sonrası sancılarla boğuşuyor. Almanya'da koalisyon hükümeti, her an çatırdayacak gibi. Orta Doğu zaten yıllardır karmaşanın merkezi. Türkiye ise bu dalgalanmaların tam ortasında, kendi yolunu bulmaya çalışıyor.

Bu zorlu dönemde, Türkiye'nin yapması gereken net. Partiler arası diyalog, ekonomik istikrarı sağlayacak uzun vadeli stratejiler ve en önemlisi halkın güvenini kazanan bir siyaset anlayışı. Sadece bugünü değil, yarını da düşünmek zorundayız.

Ne dersiniz Birbirimizi suçlamak yerine konuşmayı denesek mi

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Karşıyaka'nın yeni bir

hikâyeye ihtiyacı var

GÖZTEPE, Mehmet Sepil'in liderliğiyle büyük bir dönüşüm yaşadı. Şirketleşme, doğru stratejiler ve altyapı yatırımlarıyla önce Süper Lig'e çıktı, sonra da yabancı bir yatırım grubuyla birleşerek geleceğini güvence altına aldı.

İzmir'in futbol tarihi boyunca yaşadığı en büyük eksiklerden biri stadyumdu. Göztepe, güçlü bir lobicilikle kendi stadına kavuştu. Peki ya sonra Taraftarıyla bütünleşti, marka değerini artırdı ve Süper Lig'de kalıcı olmanın adımlarını attı. Bugün Göztepe'nin hikayesi, "futbolda doğru yapılanmanın meyvesi" olarak anlatılabilir.

Karşıyaka ise hâlâ geleneksel yapısının ağırlığı altında. Şirketleşme konusuna yıllardır temkinli yaklaşıldı. Kulübün kendi içindeki dinamikleri, bu dönüşüme pek izin vermedi. Oysa dünya futbolunda değişimin adı şirketleşme. Bunu kabul etmeyen kulüpler, maalesef geride kalıyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Stadyum meselesi de Karşıyaka'nın önündeki en büyük engellerden biri. Bir stadyum projesi vardıama o proje tartışmalar arasında kayboldu. Taraftarlar hâlâ maçlarını başka sahalarda izlemek zorunda kalıyor. Futbolcular ise bir yuvadan yoksun, aidiyet hissi eksik.