Potansiyel kadar nasıl harekete geçiş de önemli
EGE Genç İşinsanları Derneği (EGİAD) geçenlerde Türkiye'nin en kıdemli yatırım bankacılarından birini ağırladı: Kerim Kotan.
Kotan'ı iş dünyasında tanımayan yoktur.
30 yıldır Türkiye'de şirket satın almaları, birleşmeleri konusunu en iyi bilenler arasında, milyarlarca dolarlık işlem yapmış biri.
Oturduk, dünya nereye gidiyor, şirketler neye dönüşüyor, yatırımcı ne istiyor, onları konuştuk.
Kerim Kotan şöyle bir cümle kurdu, altını çize çize yazdım:
"Artık yatırımcı sadece potansiyele değil, o potansiyelin nasıl hayata geçirileceğine bakıyor."
Ve inanın bu cümle sadece iş dünyası için değil, bu ülke için de geçerli.
Yatırımcı diyor ki:
"Güzel anlatıyorsunuz ama sürdürülebilir mi Devamı var mı Yarın da aynı politikada kalacak mısınız"
Sadece Türkiye için de değil, herkes için geçerli bir kural bu.
Amerika, Çin, Avrupa; herkes diken üstünde.
ABD borçlanmış. Faiz indirimi bekleniyor ama hala belirsizlikler var.
Çin tahvil satarsa ne olur bilmiyoruz.
Ve bu kaos içinde tek bildiğimiz şey artık kimsenin tek başına koşamayacağıdır.
Yatırımcı öncelikle izler sonra gelir
TÜRKİYE yükselen yıldızdı. Yüksek büyüme, düşük borç, reformcu bir siyasi iklim; 2005-2011 arası yaşanan bir dönem vardı, yatırımcı adeta akın ediyordu.
Gelişmekte olan ülkelerde bu yatırımcı hızı azaldı.
Kerim Kotan'a göre sebep basit:
"Biz reformları anlattık, yatırımcı uygulamanın devamlılığını görmek istiyor."
Yani özetle:
"Yatırımcı önce izler, sonra gelir."
Bugün hala Türkiye'nin cazibesi yüksek.
Genç nüfus, coğrafi konum, üretim gücü, potansiyel bu ülkede var.
Ama yatırımcı diyor ki:
Şirketin profesyonel mi
Finansların açık mı
Büyüme planın inandırıcı mı
Ortaklık kültürün var mı
Ve en önemlisi:
"Bu yolculuğu birlikte yapabilir miyiz"
Eskisi gibi "paran varsa alırsın, büyürsün" devri bitti.
Artık yatırımcı para değil, güven koymak istiyor.
Baba mı bilir danışman mı
ŞİMDİ gelelim en kritik bölüme.
Kerim Kotan'a sordum:
"Türkiye'de neden büyük birleşmeler az"
Cevabı şuydu:
"Çünkü kontrolü bırakmak bizim kültürümüzde hala tabu."
Türkiye'de şirketlerin yüzde 95'i aile şirketi ve çoğu ikinci veya üçüncü kuşakta tökezliyor.
Bir kuşak önce, "Benim olsun, küçük olsun" derdi.
Şimdi yeni nesil, "Bu ortakla daha hızlı büyür müyüm" diye soruyor.
Eskiden şirket satmak ayıptı.
Bugün şirketine yatırımcı almak vizyon işi.
Ama kolay mı Hayır.
Ortaklık flört gibi başlıyor, evlilik gibi yürütülüyor.
Ve bazen boşanma gibi bitiyor.
Üç tür kriz var diyor Kotan:
Strateji farkı, ego çatışması, kötü niyet.
İlki yönetilir.
İkincisi zor ama mümkün.
Üçüncüsünde zaten işler tersine dönüyor.
Ortaklık sadece hisse satışı değil, kültürel bir devrim.
Aile şirketi için bu, bir kimlik değişimi.
Danışman seçmek yatırımcı seçmekten zor olabilir
KERİM Kotan son noktayı koyarken şöyle dedi.
"Doğru danışman, patronun masadan kalkmasını bile önerebilmeli."