Kaza deyip geçmemek lazım

MANİSA Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek talihsiz bir kaza geçirdi.

Bir an önce sağlığına kavuşmasını dilerim.

Zeyrek'i başkanlığının ilk gününden bu yana takip ediyorum.

Birçok ortamda da bir araya geldik, konuştuk.

Genç, enerjisi olan, yaşadığı şehre katkı yapmak isteyen bir insan.

En son Manisa'nın Karşıyaka ile oynadığı basketbol maçında beraberdik.

Yanımda eski Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu da vardı.

Maç aralarında sohbet dönüp dolaşıp siyasete gelince, "Ben aradan çekileyim" diye de şakalaştık.

Evinin havuzunda elektrik akımına kapılan Ferdi Zeyrek'in durumunun ciddiyetini koruduğunu biliyoruz.

Elektrik Mühendisleri Odası'nın ilk tespitlerine göre makine dairesinin havuza çok yakın bir yere yapılması büyük hataydı.

Ortada bir ihmalin olduğu kesin.

İlk bilgiler, raporlar bunu gösteriyor.

Yapısal bir hata var; su sızıyor, korozyon oluşmuş.

Haberin Devamı

Ve elektrik mekanizmasında arızalar daha önce de olmuş.

Yani bu kaçınılmaz bir sonuçmuş.

Başkan, sadece bir gün önce, "Bir şeyler yolunda gitmiyor" diyerek uyarıda bulunmuş.

Ertesi gün o makine dairesine iniyor ve 3-5 dakika boyunca elektrik akımına maruz kalıyor.

Bunu ne bir koruyucu sistem durdurabiliyor ne de herhangi bir şalter kendiliğinden atıyor.

Bu ihmaller zincirinin halkaları artık herkesin gözü önünde.

Kızı Nehir'in sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada geçen cümle aslında her şeyi özetliyor:

"Eğer bu iddialar doğruysa bunun adı ihmal değil, insanların canını hiçe saymaktır."

İşin can acıtıcı tarafı şu

Bu kazalar oluyor ve biz bir şey yapamıyoruz.

Yani yaşananlar tekrarlanıyor, bitmiyor.

Bu da soruşturmayı yürüten kurumların omuzlarındaki sorumluluğu büyütüyor.

Hiçbir teknik personel, "Ben söyledim, o yapmadı" gibi kaçak açıklamalarla bu zincirin dışına çıkamaz.

Bu işin artık bir hukuki karşılığı olmak zorunda.

Bugün Başkan Zeyrek için umut ediyoruz.

Manisa halkı dualarını eksik etmiyor.

Ve soruyorum:

Kaçak akım rölesi neden çalışmadı

Makine dairesi niye bu kadar yakın inşa edildi

Daha önceki arızalar neden dikkate alınmadı

Bu sistemin denetimi kimdeydi

Bunlar, "geçmiş olsun"la geçiştirilecek sorular değil.

Ferdi Zeyrek yaşasın.

Haberin Devamı

Ama biz bu ihmal zincirini not edelim ki yarın başka biri aynı kaderi yaşamasın.

Gastronomi sadece tabakta değil mekânda, sunumda ve hafızada

BAZI insanlar yalnızca yemek yapmaz.

Bazıları mutfaktan bir kültür çıkarır.

Kimileri ise o kültürü alır bir diplomasi diline çevirir.

Gökmen Sözen işte tam da bunu yapan adamlardan biri.

Daha önce de yazdım ama yaptıklarının üzerine yeni projeler eklenince ben de onları yazayım istedim.

Onu bir 'gastronomi yazarı', 'etkinlik düzenleyicisi', 'gastronomi turizmi aktivisti' olarak tanımlamak kolay.

Ama mesele o değil.

Mesele, onun Türkiye'nin mutfak mirasını bir kültürel müzakere masasına çevirmiş olması.

Evet, mutfağımız zengin.

Haberin Devamı

Ama Sözen, bu zenginliği kültürel sermayeye dönüştüren bir akıl koydu masaya.

Ve o masa şimdi Londra'da da kuruluyor.

Yarın Tokyo'da, öbür gün New York'ta.

Türkiye'nin turizm hikayesi uzun yıllar 'güneş, deniz, kum' üçlemesinden ibaretti.

Oysa bugün turizmin en hızlı büyüyen segmenti ne deniz ne de tarih.

Artık gastronomiyi konuşuyoruz.

Fransa bunu yıllar önce yaptı.

İtalya, İspanya ve Japonya da öyle.

Hepsi kendi mutfaklarını yalnızca lezzetle değil, kültürel özgüvenle pazarlıyor.

Galiba Gökmen Sözen gibiler de bunu yaptı.

Bir yemeği sadece tarifle anlatmadılar.

Arkasındaki hikâyeyi, toprağı, insanı, coğrafyayı, hafızayı anlattılar.

Belki 10 yıl önce kimse farkına varmadı.

Haberin Devamı

"Dünyanın en ünlü şeflerini İstanbul'a getirmenin ne anlamı olacaktı" diye herkes sormuş olabilir.

Ama dünyada Michelin yıldızlı şeflerin sofraya oturduğu her şehir artık başka bir lige geçiyordu.

Bugün Gastromasa sadece bir şef buluşması değil.

Türkiye'nin mutfağına saygı duruşu niteliğinde bir stratejik vitrin oldu.