Genç olsaydım ben de bu yolculuğa çıkardım

EĞER bugün 18 yaşında bir genç olsaydım

Pasaportumu alır, sırt çantamı hazırlar ve hiç düşünmeden bu programa başvururdum.
Evet, Avrupa Birliği yine gençlere çok akıllı bir kapı açıyor.
Adı, DiscoverEU.
Bu yaz yaklaşık 36 bin genç, Avrupa'yı ücretsiz tren biletiyle gezecek.
Yani bir nevi modern Interrail rüyası.
Ne yapmanız gerekiyor
Sadece şu; 1 Temmuz 2006 ile 30 Haziran 2007 arasında doğmuş olmanız gerekiyor.
Ve evet, Türkiye de bu programa dahil.
Avrupa'nın dört bir yanında trenle gezeceksiniz, kültür tanıyacaksınız.
Sokak müzisyenlerinden Mozart'a, Paris istasyonlarından Berlin duvarlarına uzanan bir yolculuk
Başvurular 2 Nisan-16 Nisan arasında.
Kazananlar 1 Temmuz'dan itibaren 30 gün boyunca Avrupa'yı karış karış gezebilecek.
Trenle, uçakla değil
Yani karbon ayak izinizi düşürerek, doğayla barışarak...
Kimi zaman bir Avrupa köyünde uyanacaksınız, kimi zaman gece treninde yıldızlara bakacaksınız.
Başkalarının hayatlarına tanıklık edeceksiniz.
Üstelik bu bilet sadece bir tren bileti değil, beraberinde bir Avrupa Gençlik Kartı da geliyor.
Müze indirimleri, sergi girişleri, restoranlar, yerel ulaşım da var.
Dahası mı
Gittiğiniz ülkeler, yaptığınız tren yolculukları, hatta kurtardığınız CO2 miktarı bile bir harita üzerinde izlenebilecek.
Yani bu gezi, Instagram'a konulacak birkaç fotoğraf değil; birikim, tecrübe ve hafıza olacak.
Peki, ben neden bu yazıyı yazıyorum
Çünkü şuna inanıyorum.
Bir genç eğer 18 yaşında hayatında ilk kez tek başına bir tren istasyonunda beklemişse artık hiçbir şeyden korkmaz.
Çünkü o tren, ona sadece başka bir ülke değil, başka bir bakış açısı getirir.
Keşke biz de gençlerimize bu çapta projeler sunabilsek.
Keşke bir Anadolu gencine, "Hadi git İzmir'e, İstanbul'a; istersen de Amsterdam'a, Prag'a kadar git" diyebilsek.
Ama şimdilik Avrupa davet ediyor.
Benden söylemesi:
18 yaşında olsaydım, bu yaz trenle Avrupa'yı gezer, kendimi bulmaya Prag sokaklarında başlardım.

Haberin Devamı


Muhalefeti nezaketten gelen insanlara ihtiyaç var

Haberin Devamı

ONU önce bir filmden tanıdık. Sonra bir senaryodan. Sonra Meclis kürsüsünden Sırrı Süreyya Önder.
Evet, bazen fikir ayrılıkları olur. Hatta uçurum kadar olur.
Ama bir insan, o fikir ayrılığının içinden yine de bir gülümseme, bir zekâ parıltısı, bir nezaket geçirebiliyorsa işte onu unutmuyorsunuz.
Sırrı Süreyya sinemadan geldi, siyasetin içine yürüdü.
Meclis'teki en ciddi oturumda bile bir espriyle herkesin gardını düşürebilen biriydi.
Bir yanıyla entelektüel, bir yanıyla halk adamıydı.
Ameliyattan çıktı, durumu ciddi.
Ve o kritik eşiği geçerken, daha önce verdiği bir röportaj yeniden dolaşıma girdi.
Diyor ki:
"Yarın emrihak vaki olsa gözüm açık gitmem. Bu hayatı anlamlandırmaya çalıştım. Yetemediğimiz şeyler oldu. Yanlışımız, eksiğimiz, noksanımız oldu. Evladım ve bir torunum var. Onlar, 'Babamız, dedemiz acaba bizi utandıracak bir şey yaptı mı' diye ileride bakarlarsa, yapmadım. Yapmamaya çalıştım."
Sırrı Süreyya, barış sürecinde rol aldı.
Eleştirildi. Kimi zaman yanlış anlaşıldı. Ama şunu herkes kabul etti. İyi niyetliydi. Dürüsttü. Cesurdu.
Siyaset bugün kavgaya dönmüşken, espriyle yumuşatılan dili her zaman ararız.
Konuşmanın hala mümkün olduğunu göstermemiz gerekir.
Bugün dileğim basit, bir an önce iyileşmesi.
Çünkü bu ülkede hala esprisi zekadan, muhalefeti nezaketten gelen insanlara ihtiyaç var.

Haberin Devamı

Havaalanı duygusu asla dijitalleşmez

GEÇEN hafta sabah 06.30 uçağına yetişmeye çalışırken yine aynı telaşım vardı. Check-in yaptım mı Biniş kartını bastım mı
Telefonumun internetinde bir sıkıntı olur mu
Belki de bu sabahlar çok yakında tarih olacak.
Çünkü Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), biniş kartını ve check-in işlemini tarihin çöplüğüne gönderiyor.