BAZEN toplantılardan çıkarsınız, aklınızda tek bir cümle kalır.
Benim için Türk Tarımsal Diplomasi Grubu'nun (TTDG) hikâyesi de öyle başladı.
"Derdimiz Türkiye'miz."
Türkiye'nin tarım, gıda ve ormancılıkta öyle bir potansiyeli var ki... Ama bu gücü dünyaya anlatma, doğru pazarlara ulaşma konusunda hala yapacak çok işimiz bulunuyor.
Evet, net ihracatçıyız. Evet, pek çok ülke bizden ürün almak için sıraya giriyor. Ama mesele sadece üretmek değil; markalaşmak, pazarlama dili geliştirmek, küresel masalarda güçlü olmak.
TTDG tam da bunu yapmak istiyor.
Ocak ayında Tarım ve Orman Şurası'nda atılan adım bugün 113 gönüllüyü bir araya getirmiş. Aralarında bürokrat da var, ihracatçı da, akademisyen de, önder çiftçi de, iş insanı da, medya temsilcisi de...
Herkes ortak bir amaç için buluşmuş.
Grubun Başkanlığı Melisa Tokgöz Mutlu yapıyor. Mutlu, aynı zamanda Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Tarım Kurulu Başkanı.
Haberin DevamıGenel sekreterliği tarım yazarı İsmail Uğural yürütüyor.
Ankara'da Çankaya Köşkü'nden İstanbul'daki TİM binasına, Ege İhracatçılar Birliği'nden Antalya ve Adana'ya uzanan bir yol haritası çizmişler.
Ankara'da Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel'in konuğu oldular. Yeni alt çalışma grupları kurdular. Herkes elini taşın altına koymuş durumda.
Şunu kabul edelim; tarım artık sadece tarlada kazanılmıyor.
Fuarlarda, uluslararası platformlarda, masada da mücadele var. Bu yüzden diplomasi, en az üretim kadar önemli.
Özel sektörle devlet, ortak vizyonla yola çıktığında neler yapılabileceğini defalarca gördük. Tarımda da bu başarıyı yakalamak hiç zor değil.
Melisa Tokgöz Mutlu'yla konuştum.
Dedi ki...
"Türkiye tarımda, gıdada, ormancılıkta çok daha fazlasını yapabilir. Farkındalığı artırmak, dünya ile entegre olmuş bir tarımsal diplomasi anlayışı geliştirmek, lobi faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüm süreci sektörel bir seferberlik ruhuyla ele almak istiyoruz."
Belki de bu grubun hikâyesi, "Türkiye tarımda neden bir dünya markası olmasın" sorusuna en net cevabı verecek.
Çünkü mesele sadece bugünün ihracat
rakamları değil...
Geleceğin sofralarında bizim de yerimiz olsun istiyorsak, bu diplomasi dili şart.
DİYABETLİ BARBIE YAPTILAR...LİLA MOSS İLHAM OLDU
HAYATTA bazen her şey yolundaymış gibi görünür.
Sosyal medyada gülümseyen yüzler, televizyon programlarında pürüzsüz hayat hikâyeleri, gündelik sohbetlerde hep "her şey yolunda" havası...
Ama perde kapanınca, sahnede anlatılmayan başka hikâyeler vardır.
22 yaşındaki Lila Moss'un hikâyesi bunlardan biri. Kate Moss'un kızı, dünya çapında bir model. Ve Tip 1 diyabet hastası. Kırmızı halıda bile şeker ölçüm cihazını gizlemiyor.
Şimdi bu görünürlük bambaşka bir boyuta taşındı. Lila Moss'tan ilham alan, insülin pompası ve glikoz monitörü olan bir Barbie üretildi.
Haberin DevamıEvet, artık diyabetli bir Barbie var.
Sadece modaya uygun kıyafetlerle değil; üzerinde CGM cihazı, insülin pompası, farkındalık sembolleri olan bir Barbie... Tip 1 diyabetle yaşayan milyonlarca çocuk ve genç için "Sen de varsın" diyorlar.
Bazı hastalıklarla sadece ilaçla değil, görünürlükle de mücadele edilir.
Tip 1 diyabet, vücudun insülin üretmeyi durdurduğu, ömür boyu tedavi gerektiren ciddi bir hastalık. Ciddi, evet... Ama yaşamaya, üretmeye, ışıldamaya engel değil. Lila Moss bunun kanıtı.
Barbie'nin üreticisi Mattel, down sendromlu, protezli, işitme cihazlı, görme engelli Barbie'ler de üretmiş. Hepsi görünmeyen hayatları sahneye taşıyor.