Temmuz, ağustos aylarında yazlık yerlere; hele hele adalara gitmek pek benim adetim değildir.
Kıyıları, özellikle de adaları o iki ayın dışında daha çok seviyorum.
Ama bu yaz arkadaşlarımı kıramadım; Çeşme'den bindiğimiz gemiyle dört adayı dolaştım. Rodos, Kos, Patmos ve Samos...
Sonu "os" ile biten bu adalara daha önce de
birçok kez gitmiştim.
Aralarında gönlüm hep Patmos'tan yana olur. Daha sakin, daha sade, daha özgün gelir bana.
Gezi boyunca kendimi sık sık şu tartışmanın içinde buldum.
"Adalar mı, Çeşme mi, Bodrum mu"
Biliyorum; hepimiz bu konuşmaları yapıyoruz.
Oysa ben bu tür kıyaslamaları doğru bulmuyorum.
Bodrum'u ne Mikonos'la ne de İbiza'yla karşılaştırırım.
Çeşme'nin karşısındaki Sakız'ı, Kuşadası'nın karşısındaki Samos'u, Ayvalık'ın karşısındaki Midilli'yi kıyaslar mısınız
Haberin DevamıBen yapmam, yapmıyorum. Bizim kıyıları da seviyorum, karşı adaları da...
Her yerin kendine özgü bir karakteri var.
Üstelik Bodrum son yıllarda kendini bambaşka bir yere konumlandırdı. İnanın dünyanın önemli medyalarında Bodrum'a
ayrı bir yer açıyorlar.
O yüzden hiç bu konulara girmeyelim derim.
Ama birkaç günlük ada yolculuğunda şunu da gördüm.
Ada halkı bu yazın sıcağından da aşırı ilgiden de yorgun düşmüş.
Samos'ta, Kokkari bölgesinde yıllardır uğradığım, herkesin de bildiği bir restoranda şefin fırçasını yemeyen kalmadı. O kadar bunalmıştı ki, şımarıklığına bahane bulmaya çalışıyordu.
"Bakın, denizin kenarında çalışıyorum ama hala denize giremedim. Yazın bitmesini dört gözle bekliyorum" diyecek kadar...
Beklediğinden biraz fazla sipariş verdik neyse de; iş tatlıya bağlandı.
Rodos'un Stegna'sındaki yine bildiğimiz bir restoranın yeni sahibi hanımefendi, "Herkesin siparişi tam olmadan beni çağırmayın" dediğinde; nezaketimizi koruyup masadan kalkmadık ama sonra da pişman olduk.
Adalıların şikayetleri haklı olabilir.
Yoğun bir turist akını var; özellikle de Türk turistler adaları adeta istila etmiş.
Turistlerle hafif alay eden tavırları var.
Ama emin olun, Türkler bir gün gelmemeye karar verirse, o hanımefendi müşteriye gülümsemeyi bir "kültürel miras" gibi yeniden hatırlamak zorunda kalacak.
Kısacası...
Haberin DevamıAda halkı bu yaz bizi fazla buldu.
Biz de bazılarını fazla bulduk.
Ama gerçek şu ki; onlar bizsiz, biz onlarsız yapamıyoruz.
Bir nevi Ege'nin karşılıklı bağımlılık hikayesi gibi...
KRUVAZİYERDE HEDEF BÜYÜTTÜK 2.5 MİLYON YOLCU AĞIRLIYORUZ
Kruvaziyer turizminde yeniden atağa geçen Türkiye, 2025 yılına rekor sayıda kruvaziyer turisti ile başladı. 2024'te 1 milyon 889 bin 426 yolcu ağırlayan Türkiye,2025 sonu için yaklaşık 2.5 milyon yolcu hedefi koydu. İlk yarı verileri hedeflerle uyumlu geldi.
Yıllar önce birkaç gemiyle sınırlıydı bu trafik. Bugünse Ege'den Karadeniz'e, Akdeniz'den Kızıldeniz'e uzanan yeni rotalar konuşuluyor.
Bir başka önemli değişim; pandemi sonrasında kruvaziyer tatillerine sadece emekliler değil, gençler de yönelmeye başladı. "Yüzen otel" algısı, yerini "mobil festival" algısına bıraktı.
Geçen günlerde Selectum Blu Cruises ile yolculuğa çıktığımda, Touch Cruises Genel Müdürü Bahadır Şaf'la sohbet etme fırsatım oldu. Şaf'ın söylediği şeyler dikkat çekiciydi.
"Kruvaziyer tatili pahalı gibi biliniyor ama aslında çoğu resort otelden daha ucuz. Çünkü konaklama, yemek, eğlence, ulaşım hepsi bir pakette. Türkiye'deki liman yatırımları ve şirketlerin rotalarını buraya çevirmesi, bu tatil türünü daha erişilebilir hale getirdi."
Ve ekliyor.
"Türkiye'nin potansiyeli fazlasıyla var. 2024'te başlayan ivme, 2025'te atağa dönüştü. Önümüzdeki yıl Ege, Adriyatik, Karadeniz ve Kızıldeniz rotalarında Türkiye merkez ülkelerden biri olacak."
Bugüne kadar hep "Hangi sahil" tartışmasını yaptık. Ama gelecek yıllarda "Hangi gemi" sorusunu daha sık duymamız muhtemel.
Haberin DevamıÇünkü gemi tatili, aslında tek bir sahile bağlı kalmadan, birkaç gün içinde bambaşka hikayeler sunuyor.