VAZİYET
Daha şimdiden bütün kamuoyu araştırmaları ve anketlerde kaybedeceği vakıasına karşı Saray iktidarının siyasî rakiplerini devre dışı bıraktırma, siyasî rekabeti yok etme, güçlü muhalefeti itibarsızlaştırıp etkisizleştirme operasyonları devam ediyor.
Hatta iktidardakilerin siyasî ikballerini garantiye alma kumpasıyla sandığı ortadan kaldırma ya da Kuzey Kore'deki gibi seçimlerin şeklî hale getirilmesinden söz ediliyor. Bu maksatla iktidardakiler değil, bir tek muhalefettekiler soruşturuluyor. Merkezî iktidarın ve iktidar belediyelerinin haklarında tekemmül edilip savcılıklara intikal ettirilmiş yüzlerce yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesad karıştırma dosyasına tek bir soruşturma açılmayıp kayırılırken sadece yerel yönetimler sorgulanıyor.
Bundandır ki seçimlerin, referandumların, "siyasetin aparatı" durumuna düşürülmüş yargı emrivakileriyle iptal edilebildiği, yerlerine yasadışı yeni seçimlerin dayatıldığı bütünüyle hukuk dışılıklar sıradanlaştırılmış.
İktidarın yanlışlarını eleştiren televizyonlara yayın durdurma, ağır para ve karartma cezaları vermekle yetinmeyip sahipleri, genel yayın yönetmenleri sabahın köründe baskınlarla gözaltına alınıyor, günlerce nezârette bekletilip tutuklanmaları yönünde baskılar yapılıyor.
"Etkin pişmanlık"tan yararlandırılan "itirafçılar"ın ihbarlarıyla, daha tek kelime savunmaları alınmadan, hiçbir yargı kararı olmadan seçilmiş belediye başkanları, siyasetçiler, bürokratlar, gazeteciler; hatta iktidardakilerin bir tweetine gülen emoji kullananlar derdest edilip içeri atılıyor.
Hukuka darbeyle Türkiye, yolsuzluklarla mücadele"de, hukukun üstünlüğünde, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığında, temel hak ve hürriyetlerde, darbelerin, kargaşanın hüküm sürdüğü Orta Afrika ülkeleri seviyesine düşürülüyor. Bu yüzden Türkiye, "hibrit/melez demokrasi"den "tek adam rejimi otoriterliği"ne düşürülmüş; ifade ve basın hürriyetinde 180 ülke arasında 157. sıraya gerilemiş.
Hâsılı, "otoriter rejim"de "demokrasiyi kullanarak demokrasiyi ortadan kaldırma" çarpık senaryosu sahneleniyor; göz göre göre...
TESBİT
Kimlik bilgilerini çaldırma vahameti!
"Tek kişilik hükûmet"in "otoriter rejim"de "tâlimatlandırdığı yargı" operasyonları, sahte "gizli tanıklar"ın, "etnik pişmanlık"lı "itirafçılar"ın iftiralarıyla tam bir kara propaganda kampanyası yürütülüyor.
Bu konuda, vatandaşların kimlik bilgilerinin satıldığı son 'casusluk suçlaması'nda da iktidara ve muhalefete farklı biçimde uygulanan 'ikili yargı' anlayışı, çifte standartlı çelişkileri bir kez daha gözler önüne seriyor.
Siber güvenlik verileri, biyoteknoloji, sosyal medyada deneyimli bir teknoloji yatırımcısı olarak ABD, İngiltere ve İsrail'de yatırımları bulunan, "İsrail barış inisiyatifi elçisi" olup, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde (IISS) İngiltere üyesi olan, MI6, CIA ve MOSSAD ajanları ve yöneticileriyle bağlantısı olduğu, mevzubahis devletlere casusluk yaptığı belirtilen bir "itirafçı"ya "İngiliz ajanıyım" dedirtip üzerinden "casusluk isnadı"yla uyduruk senaryolar sahneleniyor.
İşte bu durum, daha önce başta MİT'in ve sekiz bakanlıkla bağlı kurumların bütün verilerinin çaldırıldığı, Cumhurbaşkanı ile bütün siyasîlerin, TC numarası, kullandığı ilaçları, tahlilleri, en mahrem sağlık bilgilerinin sızdırılıp "Dark Web"de satıldığı iddialarını sözkonusu ediyor.
Yine "YSK gibi devlet kurumlarının verilerinin de hacklenmesiyle yabancı istihbarat servislerinin vatandaşların her türlü kimlik ve sağlık bilgilerine, verilerine, adreslerine, alışverişlerine ulaşarak bir yerlere ihbarla çeşitli suçlarda kullanması vahametini gündeme getiriyor. (gazeteler, 9.7.24)

17