Demokrasisiz, hukuksuz rejim!

"Hukuka darbe"yle seçilmiş belediye başkanlarını tutuklatıp "kayyım" atamalarıyla tetiklenen siyasî operasyonların doğrudan muhalefet partilerine uzamasıyla derinleşen kargaşada ülke devasa maddî ve manevî vahim zararlara uğratılıyor.

İç-dış borç, yüksek faiz ve dövizle katlanan "bütçe açığı"nı kapatmak için elektrikten akaryakıta-doğalgaza yüzde 100'leri aşan zamlara ve vergi zamlarına rağmen açık daha da büyüyor.

Ekonomistlerin araştırmasıyla, yabancı sermayenin kaçmaması uğruna yüzde 50'ye varan fahiş faizlerle döviz bulmak için 65 milyar dolar rezervin harcanmasının ardından son 8 Eylül ablukasıyla 8 milyar doların eklenmesiyle Hazine'den 70 milyar doları aşan rezerv heba edilirken, köprülerden otoyollara ülkenin geriye kalan varlıkları haraç-mezat satışa çıkarılıyor.

AB'DEN "MEŞRU MUHALEFET HAKKI İHLÂLİ" İKAZI...

Yargının siyasetin aparatı olarak kullanıldığı operasyonlarla en büyük darbe demokrasiye ve hukuka vuruluyor.

Karşısında demokratik direnç gösterecek siyasî rakip bırakmama, başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerdeki rant için operasyonlara yenileri ekleniyor. Muhalefeti tasfiye baskıları bütün yoğunluğuyla sürdürülürken ömür boyu iktidar koltuğunda kalma hesabıyla bir yığın oyun sergileniyor.

"Türkiyeleşme projesi"yle vatan birliğini ve millet bütünlüğünü öneren sivil siyasetin temsilcisi Demirtaş'ı sırf "Seni başkan seçtirmeyeceğiz!" sözünden ötürü AİHM ve AYM'nin "hak ihlâliyle tahliye" kararlarına rağmen dokuz yıldır hapiste tutan iktidardakiler, hâlen ortada otuz militanın "sembolik silah bırakma gösterisi"nin dışında "terör örgütünün silâh bırakması ve kendini lağvı"na dair hiçbir demokratik gelişme yokken, övdükleri terörist başı ve terör örgütü üzerinden DEM Parti'yi de "iktidar cephesi"nin de güdümüne alıp "ehlileştirme" komplosu devreye sokuluyor.

40 bin insanın katlinden sorumlu olarak müebbet hapse mahkûm kırk yıldır "bebek katili" dedikleri terörist başını "kurucu önder", "Kürtlerin lideri ve temsilcisi" lansesiyle "süreç" üzerinden seçmenden oy devşirme kumpası kuruluyor.

Ve yıllardır en üst düzeyde "mahkeme kararlarını tanımadıklarını, saygı duymadıklarını ve uymayacaklarını" deklâre eden ve yerel mahkemelere "takmayın!" tâlimatını veren Cumhurbaşkanı ile iktidardakilerin, son "abluka"da "mahkeme kararlarına uymadıkları için polis gönderdik" demesi "çifte hukuk"lu çarpık çirkin siyaseti ifşa ediyor.

Bu hususta Avrupa Parlamentosu'nun (AP) "Türkiye'de CHP'ye karşı yapılanlar çok ciddi. Demokratik muhalefetin tutuklamalar ve parti merkezlerinin çembere alınıp kuşatılmasıyla siyasetin mahkemelerle ve polis gücüyle etkisizleştirilmesi, millet iradesinin, temel hak ve hürriyetlerin, demokratik yollarla seçilmiş belediye başkanlarının, vatandaşlarının meşru muhalefet hakkının ihlâli" ikazı dikkat çekici. (gazeteler, 9.9.25)