Meclis'in peşinen devre dışı bırakıldığı, bir tek terörist başı ve terör örgütü üzerinden kotarılmak istenen "oyun"da yine siyasi komplolar kuruluyor.
Bahçeli'nin "Öcalan çıkışı"nın ardından partili Cumhurbaşkanı'nın uzun süre sustuktan sonra "iç cepheyi güçlenme tarihî fırsatı"ndan dem vurup "Cumhur ittifakı' ortağımızın öncülüğünde ortaya konan yaklaşım önyargısız değerlendirilmeli" temennisi dikkat çekici.
Bunun için daha düne kadar muhalefetin siyasetin ve Meclis'in dışlanmaması" irâdesi karşısında "iktidar cephesi"nin "PKK'nın siyasi uzantısı" diye "terörle ilintilendirdikleri, "derhal kapatmıyor" diye Anayasa Mahkemesi'ne veryansın ettikleri, Hazine yardımı ve milletvekillerinin maaşlarının kesilmesini istedikleri DEM'in "ilk dört madde gibi bir şartlarının olmadığı ve müzâkere görüşebilecekleri" tavrıyla buna teşne olduğu görülüyor.
O denli ki bu partinin "siyasî-yasal güvence" ile ABD'nin "idam edilmemesi" kaydıyla Kenya'da teslimine benzer "garantör ülke" istediği Saray danışmanlarınca belirtiliyor.
Bu durumda "ortakların kapalı kapılar arkasında görüştükleri ve HDP ile pazarlığa oturulduğu" belirtilirken, "iktidara iliştirilmiş medya yorumcuları"nın "Cumhurbaşkanı'nın 'çıkış'ı televizyondan öğrendiği, haberinin olmadığı" yorumları amacı bu.
BAŞARISIZ "ÇÖZÜM SÜRECİ" GİBİ
Aslında "Öcalan çağrısı"nda bulunan Bahçeli'nin diğer taraftan "Kürt sorunu yoktur" demesi, ardından ana muhalefetten seçilen Esenyurt Belediye Başkanının gözaltına alınması, terör örgütü üzerinden oynanan oyunu bir defa daha ortaya koyuyor.
Bilindiği gibi "tek kişilik otoriter rejim" referandumunda "evet' çıkarsa terör sona erecek!" sözünü veren Cumhurbaşkanı'nın "terör örgütlerini şehirde bitirdik, kırsalı da başlarına yıkacağız" iddiasının aksine "çözüm süreci"nde resmî raporlarla terör örgütünün kırsaldan şehre inip "şehir yapılanması"yla azmasına ortam oluşturuldu şımartılıp azdırıldı.
Teröristlerin şehirlerde terör eylemlerine, suikastlarına, barikat kurup, yol kesip kimlik kontrolü yapmasına, adam kaçırıp dağa terörist devşirmesine, şantiye basmasına, hendek kazıp "halk mahkemeleri"nde vatandaşları yargılamasına, tahsilat yapmasına, bayrak indirmesine seyirci kalındı. Güvenlik güçlerinin dört yüzü aşan "müdahale" taleplerine bizzat Cumhurbaşkanı'nca izin verilmedi; operasyon isteyen valilere "ilişmeyin!" emri verildi.
İktidar milletvekillerinin ikrarıyla, 200 bin ton patlayıcının, 80 bin uzun namlulu silâh ve roketatarın, tonlarca mühimmat-bombanın depolanıp şehirlerin cephânelik haline getirilmesine, birçok mahallin terör örgütünce âdeta "teslim alınması"na göz yumuldu. Teröristler karakolların karşısında çadır kurup slogan attılar, yollarda kol yürüyüşü yaptılar.
"Devlet yetkilileri"nce İmralı ile Kandil ve Avrupa'daki terör örgütü mihrakları arasında "kuryelik" yapıldı. Terörist başının "mesajı," terör elebaşılarına ulaştırıldı; "mektub"u Kürtçe ve Türkçe olarak meydanlarda milyonlara okutuldu, TRT'de yayınlandı...