Bediüzzaman'dan Hulusi Beye - 2

Bediüzzaman Hazretleri'nin talebesi Hulusi Bey, Üstadına yazdığı bir mektubunda şöyle der:"Sevgili Üstadım! Evvelâ arz ettiğim vecihle ben artık bir şey için yaşadığımı zannediyorum. O da, Üstadım olan dellâl-ı Kur'ân'ın vazife-i me'mure-i maneviyesini ifada kendilerine pek cüz-î bir yardım ve Kur'ân hesabına cüz-î bir hizmetkârlıktan ibarettir."1 Yirmi Dokuzuncu Mektubun sonunda Üstad Hazretleri, Hulusi Bey için şunları söylemiş: "Senin valideynine selâm ve arz-ı hürmet ederim. Onlar da bana duâ etsinler. Sen benim kardeşim olduğun için, onlar da benim peder ve validem hükmündedirler."2 Üstad Hazretleri Barla Lâhikası'ndaki bir mektubun başında "Hulusi Beye hitabdır" şeklinde başlayarak şunları yazmış: "Eğer bir adam, dostundan emin ise ki gurura girmez; onu şükre sevk etmek için, tahdis-i nimet nev'inden ona ait bir kısım ihsânât-ı Rabbaniyeyi bahsetse beis yoktur zannederim. İşte, seni gurursuz bildiğim için bu sırrı sana açıyorum. Şöyle ki: Ben Sözler'i yazarken ihtiyarsız olarak ekser temsilâtı, şuûnât-ı askeriye nev'inde zuhur ediyordu. Ben hayret ediyordum, neden böyle yazıyorum Sebebini bulamıyordum. Sonra hatırıma geldi ki, belki istikbalde şu Sözler'i hakkıyla anlayacak, kabul edip hırz-ı cân edecek en mühim talebeleri askerîden yetişecek. Onun için böyle yazmaya mecbur oluyorum, düşünüp o kahraman askerleri bekliyordum. İşte mağrur olma, şükret; sen o askerlerden bahtiyar birisisin ki, evvel yetiştin. Yirmi dört adet Sözler'i meşâgil-i dünyeviye içinde yazmaklığın, benim bu hüsn-ü zannımı teyid etti.3 Barla Lâhikası'ndaki bir mektubda da Hulusi Bey'in görevinden şöyle bahsediyor: "Fakat, kardeşim, sen şimdi iki vazifeyi görmekle mükellefsin: Biri, kardeşim Hulûsi Beyin vazifesini; biri de, evlâd-ı mâneviyem ve biraderzâdem ve bir dehâ-i nuranî sahibi olmak pek muhtemel olan Abdurrahman'ın vazifesi de size ilâve edildi. O benim hakikî bir vârisim idi. Yazdıklarımı ve malımı kendi malı telâkki ederdi, öyle de sahip oluyordu. Sen de bundan sonra yazı ve sözleri, senin hocanın yazısı diye tutma; kendi malın ve senin sözlerindir bil, öyle sahip ol."4 Bir başka mektubda ise mektubun başındaki hitab çok farklı: "Aziz kardeşim, hamiyetli arkadaşım, gayretli talebem, sevgili biraderzadem! Senin güzel mektubun bana şifa oldu. Ben ziyade rahatsız iken onu okudum, bana bir