Takıntı

Millet olarak takıntılıyız. Kimimiz her entelektüel analizi Atatürk'ü rencide etmek olarak anlar, hınçla gider taşa toprağa heykel diker; kimi kendi din anlayışı dışındaki herkesi zındık görür, surat ekşitir, oraya kafayı takar. Tedirgin ve sabit fikirli bir hayatımız var. Mâkuliyet masasına bir türlü oturamamamız ondan.
Kıpır kıpır bir evham içindeyiz...

Takmak, takıntı, takılmak, takılıp kalmak. Obsesyon. Kırık plak gibi aynı yerde dönüp durmak.
Yalnız iyi bir haber var! Takıntı, sorumluluk duygusu yüksek olanlarda görülmekte. Genellikle başarılı fakat azim ile hırsı karıştıran, çabuk endişeye kapılan, gergin, kaygılı, mükemmeliyetçi ve ayrıntıcı kişilik yapısına sahip insanlar bu hastalığa daha yatkın. Çocuklarını çok sık eleştiren, suçlayan, onlardan kusursuz olmalarını isteyen ya da ayıp ve günah gibi kavramları köşeli hâle getiren ailelerde takıntı hastalığına sık rastlandığını söylüyor psikiyatristler.
İslam irfanında, tasavvufta buna vesvese denir. Bir tür yalpalama hâlidir.
Kur'an'da vesvesenin kaynağı olarak insanın nefsi ve dahi gaybî varlıklarca kışkırtılan hayvani hırslar ve arzular gösterilmiştir. Kur'an-ı Kerim vesvesenin zıttı olan ve melekler tarafından insanlara telkin edilen "ilham" kavramına da değinmektedir.

Psikolojide obsesif kompulsif bozukluğa kaynak olabilecek durumlar şöyle sıralanmıştır: Genetik, beyin işlevlerinde bozulma, serotonin eksikliği, çocukluk çağı travmaları...
Takıntılar kişinin düşünce alanına sık girer. Kişi, obsesif fikirlerinin mantıksızlığının farkındadır ama bunları kafasından bir türlü uzaklaştıramaz.
Bir din adamı tarafından orta çağda yazılmış olan Malleus Maleficarum (Şeytanın Çekici) adlı kitapta bir papazın herhangi bir kilisenin önünden geçerken sürekli dilini çıkardığından, kendini rahibi dinlemeye verdikçe şeytanın onu daha da fazla etkilediğinden söz edilmektedir...

Sözlükte kuruntu, işkil, şüphe, kışkırtma, vehim olarak ifade edilen vesvese, etimolojik olarak ziynet eşyalarının çıkardığı seslere verilen ad. Fısır fısır gergin bir iç ses.
Tam zıddındaki "İlham" ise, ki o da bir iç sestir, insanın kalbine, zihnine gelen olumlu telkinler için kullanılan bir kavramdır. "Esin" anlamındaki (LHM) kökünden türemiş olan ilham kelimesi "Tanrısal gücün hediyesi" demektir. Kısaca "Allah'ın, yaratıcı, ilerletici, farkına vardırıcı bilgileri insanın kalbine ulaştırması" diye tanımlanabilir.
İlham; insana şefkat-fedakârlık-yardımlaşma gibi güzel davranışların hatırlatılması veya telkin edilmesi şeklinde de açıklanabilir. Halk arasında "içine doğma" deyimiyle de ifade edilen ilham, bireyin istidadına göre farklılaşabilir. İlhamsız kalmış insanlara da sık rastlanır. Tasavvufta "Nefsi Mülhime," ilhama layık olan nefs mertebesi olarak açıklanmıştır.